Kendimi, sağlam olmayan bir kayığa gizlice binmiş yavru kedi gibi hissediyordum. Başıma neler geleceğini bilmeden denizin üzerinde sallanan bir dünyaya girmiş, uçsuz bucaksız sulara açılmıştım. Başıma geleceklerden habersiz, saklanmış olduğum küçük deliğimden dışarıyı izlerken işler düşündüğüm gibi gitmemişti. Kayik, büyük dalgalarla yerle bir olduğunda ben de saklandığım delikten gün yüzüne savrulmuştum. Hırçın dalgaların sürüklemeleri ne kapılıp, elime gelen ilk dala sarılarak karaya ulaşmak için sabırla beklemiştim.
Karaya ulaştığımda hayatımın daha iyi olacağını sanıyordum fakat hayat bana yine ters köşe yapmıştı. Yavru kedi gibi vurdu- ğum, bilinmeyenlerle dolu karada, her şeyle tek başıma savaşıp, kendimi büyütmeye uğraşmıştım. Büyüdüğümde her şey düzelir, çektiğim açılar yok olur, anne baba hasreti biter, yokluklarını sorgulamam diye düşünmüştüm ama tam tersi olmuştu.
Şimdi, sorguladığım her şey tüm kötülüğüyle karşıma çıkıyor, kilitli kapılarımın anahtarlarını bana veriyordu ama hepsini bece riksizce taehyung a kaptırıyordum. Gerçek buydu. Son bir aydır kendi kurduğum dünyamdan çıkmış, on dokuz yıl önceki, sırlarla kaplı
Dünyama adım atmıştım. Önümde kilitli kapılar vardı ve anahtar ları canlı kişiler olarak karşıma çıkıyordu. Tek yapmam gereken o kişileri konuşturmaktı fakat taehyung inatla izin vermeyerek onları benden uzak tutuyordu. Kararmış ve yıllanmaya hazır düşüncelerimin arasından çeki
lerek, hüsranla dolu gerçek dünyama dönmemi sağlayan ses taehyung a aitti.
"Eğer şimdi yemeğine başlamazsan bir tane bile bırakmam sana." taehyung salondaki yemek masasında, sabah erkenden kalkıp
yaptığım kıymalı poğaçaları yerken nefes dahi almıyordu. Bu adam
gerçekten ayı gibi yiyordu. Yok anam hata bende kitabıb karakteri tam jungkook a aitti sene kook olmalıydı ne diye yorumlara sorduysam Dün gece yatmadan önce istediği kıymalı poğaçaları sabah hazırlayarak fırına koymuş, jessi Hanım'dan piştiğinde haber ver mesini rica etmiş, tekrar taehyung un yanına çıkmıştım. Uyuyup tekrar uyandığımda ise taehyung ortalarda yoktu. Onu salonda, kocaman tepsiyi önüne almış, poğaça yemekle meşgul şekilde bulmuştum. Dün gece uykuya dalmadan önce dediği gibi, sabaha sapasağlam kalkmış, mükemmel vücuduna oturan takım elbisesiyle işe gitmek için hazır bekliyordu.
"Sana afiyet olsun, ben yemeyeceğim" dedim.
Gözlerim, taehyung un tüm hareketlerini izliyordu. Vurulduğu om zundan dolayı sağ kolunu rahat oynatamıyorsa da diğerini güzelce kullanıyor, acı veya ağrı hissetmiyor gibi duruyordu. Tamamen sağlıklı bir hali vardı.
"Haftada üç gün bunlardan yapacaksın," dedi. Beşinci poğaçasını yerken hâlâ doymamış gibiydi. "Oldu paşam! Az ye de kendine hizmetçi tut," dedim. Oturduğumuz masadan kalkmıştım. Televizyona doğru giderken sinir-
lenmemeye çalışıyordum. İnsan bir gecede nasıl bu kadar iyi bir
şekilde ayağa kalkabilirdi ki?
"Zaten hizmetçim var. Önemli olan senin elinin değmiş olmaSI."
Demek taehyung Bey, benim yaptığım yemekleri beğeniyordu. Bundan mutlu olmuştum. Benim yaptığım bir şeyin ç taehyung a guzel geliyor olması beni sevindirmişti. "Bir gün yaparken içine zehir atarım, senden de kurtulurum," dedim.
Arkası bana dönük olduğu için rahatça konuşarak, boş boş ya lanlar uyduruyordum. Yoksa ben ve bir insanı zehirleyerek öldür
mek... Hem de o kişi taehyung sa kesinlikde hayatta yapacağım son şey olurdu. "Her yaptigini ilk olarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME⟭⟬
Fanfictionᴋᴇşᴋᴇ ʙᴇɴɪ ɪʟᴋ ᴊᴇᴏɴ ᴏʟᴅᴜɢ̆ᴜᴍᴜ ᴏ̈ɢ̆ʀᴇɴᴅɪɢ̆ɪɴ ᴢᴀᴍᴀɴ ᴏ̈ʟᴅᴜ̈ʀsᴇʏᴅɪɴ