87.𝘣𝙤̈𝐥𝓾̈ᘻ

154 18 68
                                    

𝘽𝙪𝙣𝙪 𝙙𝙪̈𝙣 𝙩𝙖𝙣ı𝙨̧𝙩ı𝙜̆ı𝙢 𝙥𝙚𝙡𝙞𝙣 𝙨𝙪 𝙞𝙘̧𝙞𝙣 𝙮𝙖𝙯ı𝙮𝙤𝙧𝙪𝙢 (𝙗𝙪𝙜𝙪̈𝙣 𝙤𝙣𝙪 𝙙𝙤̈𝙫𝙚𝙘𝙚𝙢 𝙝𝙖𝙗𝙚𝙧𝙞 𝙮𝙤𝙠 𝙘̧𝙖𝙠𝙩ı𝙧𝙢𝙖𝙮ı𝙣)

𝙎̧𝙖𝙧𝙠ı 𝙨𝙤𝙣 6 𝙥𝙖𝙧𝙖𝙜𝙧𝙖𝙛 𝙡𝙖̂ 𝙘̧𝙤𝙠 𝙪𝙮𝙪𝙢𝙡𝙪

Aylardır bilinmezliğe açılan gözlerim dört gündür gerçekleri bilerek güne başlıyordu.  Taehyung a az daha beni öldürtecek olan gerçek sonunda ortaya çıkmıştı. Gerçeklerin ortaya çıkış şekli kim- senin aklına gelmeyecek bir şekilde olmuştu ve şokunu atlatmak da uzun sürecekti.

Üç gün boyunca kabuğuma çekilmiş, sessiz bir şekilde sadece nefes alarak yaşamımı sürdürmüştüm.  Taehyung, beni şaşırtmamış. kendini alkole vermişti. Sürekli düşünür haldeydi, aklını toparla- makta güçlük çekiyordu ve ben de onu rahatsız etmiyordum. Yıl- ların özleminin karşılığını bu şekilde almış olması onu sarsmıştı. Daha da kötüsü,  hyunjin i vurduğu için kendini suçluyordu.

Beni kur- tarmak için ağabeyini vurmak zorunda kaldığında onu öldürecek şekilde nişan almamıştı. Sadece etkisiz hale getirmişti ve ardından da uçarcasına hastaneye yetiştirmeye çalışmiştik.  Hyunjin in durumu gayet iyiydi, omzundaki çok da derin olmayan bir sıyrıkla atlatmış- t. Kendine geldiğinde deli halleri sürüyordu,  Avusturalya da gördüğü tedavinin devamı için hastaneye yatırılacaktı.  Taehyung tüm masraf- lanı üstlenmiş, bugün taburcu olan  hyunjin in güvenli bir şekilde  Avustralya ya ulaşmasını sağlamıştı.

Her şey normal düzenine dönse de sessizliğimizden kurtulam yorduk. Aklım sürekli  hyunjin deydi. Bana yardım eli uzatan, okulda öğretmenlik yapabilecek kadar iyi olan, eğlenceli, kendi halinde olan bir adamın şimdi nasıl olup da akıl hastanesinde olduğunu aklım almıyordu. Bunun sebebi olmaksa vicdanımı sızlatıyordu. Durup durup iç çektiriyordu bana.

Hyunjin in vurulmasının ardından eve geldiğimiz sabah  taehyung a  hyunjin le olan tüm geçmişimi anlatmıştım. Beni affetmeyeceğini, kızacağını, süründüreceğini düşünmüştüm ama beklediğim kadar sert tepki vermemişti. Bunun nedenini bir gün öncesinde yaşadığ sokun etkisine bağlıyordum. Kendine gelmesi için ona zaman tani- miştim ve onu kendi halinde bırakarak, düşünceleriyle olan sava- şında ona şans dilemiştim.

Şimdi de elinde kadehi, salonda oturuyordu. Üzerimde esorfmanım, takımı olan polarım ve nemli saçlarımla salona girdim. Yanına git- meden önce de kendime bir kadeh viski doldurdum. Kızmamasını umuyordum.

Üzerinde siyah tişörtü, altında gri eşofman altı varken ayakları çıplaktı. Dirsekleri dizlerine dayalı, vücudu öne eğik, başı düşünce- lerinin ağırlığıyla önüne düşmüş, elindeki içkisini yudumluyordu. L koltukta tam yanına oturdum. "Düşünerek kendine işkence

ediyorsun," dedim. Sanki ben ondan farksızdım. Beynimin içi res- men savaş alanıydı. Içkisinden koca bir yudum aldı. "Nasıl olup da bu kadar umur.

samazca davrandığına anlam veremiyorum," dedi.  𝙉𝙚 𝙙𝙞𝙮𝙤 𝙗𝙪 𝙮𝙖

Dort günün üzerine ilk kez konuşuyorduk. Takıldığı noktalar dan biri de  hyunjin in, ailesini bir kez bile aramaya tenezzül etmeden yasamasıydı. "Bunların hiçbiri senin suçun değildi,  taehyung. Sen elinden gelenin fazlasını yaptın." Doğruydu, ağabeyini bulmaktan vazgeçmemiş, onu hep aramıştı ama  hyunjin bile bile kaçmayı seç- mist

"Peki, sana olan hastalığı? İyileşecek mi?" Sesi ona yakışmaya- cak şekilde yorgun çıkmıştı. Esmer tenine yayılmış olan kaygı oonu gösteriyordu.

SÖZLEŞME⟭⟬Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin