Evet, bana on bin lira vermişti. Gecenin bir ya odama gelip komodinin üzerine şişkince bir zarf birakmış Ne duğunu sorduğumda da umursamaz bir tavırla ilk maaşın der Sözleşmem bittiğinde çok fazla param olacaktı. Bu, beni ne kadar sevindirse de yaptığım iş hâlâ canımı sıkıyordu.
Odamdan çıkıp sessizce bahçeye indiğimde saat sabahirn altisiydi. Hastaneye gitmeme daha üç saat vardi. Bahçenin ye çimleri üzerindeki salıncağa giderken havuzun yanındaki kalın dikkatimi çekti. Yetimhanedeki çocuklar tatil zamanlarında ve guzel havalarda bahçede ip atlarken hiçbir zaman onlara katılmamıştım Salıncağa giden ayaklarım yön değiştirip havuzun yanındaki ipe doğru yürümeye başladı. Elime aldığım kalın ipi açıp, havuzdar biraz uzaklaştım ve atlamaya başladım. Çocukluğunu yaşayama mış olan içimdeki jungkook şimdi özgürdü. Yedi yaşında ip atlamak. tan mahrum ettiğim çocukluğumun benden hesap sormaya hakk varmış gibi hissetmeye başlamıştım. Çünkü ip atlamanın verdiği eğlence içimde mutluluk yaratmıştı. Ayaklarım yerdeki yumuşak çimden ayrılıp birkaç saniye havada duruyorken, evin bahçeye doğru açılan kapısından o tanıdık erkeksi ses duyuldu. "Ne o, çocukluğunu mu özledin?"
Alaycı sesin geldiği yöne baktığımda ip atlamayı bırakmıştım. Taehyung un üzerinde hiçbir şey yoktu, sadece altında belinden dü- şecekmiş gibi duran siyah bir eşofman altı 🫠 vardı. Elindeki sigarayı dudaklarına götürdü ve bana doğru yürümeye başladı. Taehyung u üzerinde takım elbisesi olmadan her gördüğümde şaşkına dönü yordum. Gözlerim çıplak göğsüne takılı kalmıştı. Şişkin kasları insa- ni bakmaya davet ediyordu. "Bakma jungkook," dedim kendi kendime. Zor da olsa gözlerimi ondan ayırıp, "Sabah sabah neden sigara içi- yorsun, başka işin yok mu?" diye sordum.
Elindeki sigaradan derin bir nefes alıp dumanını yavaşça dışarı
verirken gözlerimiz buluştu. "Aslında seninle yapılacak çok güzel işlerim var ama isteyeceğini pek sanmıyorum," dedi. Pis sırıtışı yü- züne yayılırken, beni baştan aşağı süzercesine baktı. Edepsiz bakışlarını üzerimden çekmesini belirtircesine iğrenir
şekilde, "Sapık," dedim. Sigarasından son kez derin bir nefes alıp, izmariti yanımızdaki gösterişli havuza attı. "Öyle mi?" dedi ve hızla yanıma gelip beni bir anda çimenlerin üzerine yatırdı. Bacaklarını yine iki yanıma sa- bitlemişti.
"Kalk üzerimden. Beni öldürmek mi istiyorsun?" Az önce atla
diğim ipi altımdan çekerek eline aldı, ellerimi havada sertçe birbi rine bastırıp bağlamaya başladı. "Ne yaphiğini sanıyorsun sen? Çöz
beni çabuk!"
"Neden çözeyim? Zaten sapık olduğumu düşünüyorsun. Ben- ce dikkatli olmalısın."
"Üzerimden kalk, nefes alamıyorum."
"Madem bana sapık dedin. Cezasını çekmen gerekiyor." Bakışlarını takip ettiğimde havuza baktığını gördüm. Üzerim- den kalkarken beraberinde beni de kaldırdı. Karnımdaki ağırlığı kaybolunca ciğerlerime derin bir nefes çektim. "Hayır! Taehyung, sa- kın beni suya atma," diye bağırmaya başladım. Ellerim bağlıyken yüzmeme imkân yoktu. Ona sapık dediğim için beni boğmaya da hakkı yoktu.
"Son zamanlarda işlerime çok karışır oldun. Şimdi sana ders vermenin zamanı geldi."
Havuzun kenarına geldiğimizde artık kurtuluş olmadığını anla miştim, beni ittiğinde ona sikica tutundum ve ikimiz birlikte havu- zu boyladık. İçim rahatlamıştı, ben suyun içinde çırpınırken onun kenarda beni izlemesine izin veremezdim.
Suya battığımda tekrar yukarı çıkabilmek için ayaklarımı oy-
natmaya başladım. Başımı kısa sürede suyun üzerine çıkarmayı
başarmıştım, derin bir nefes aldım. Taehyung un tam yanımda suyun
yüzüne çıktığını görünce can havliyle ona sıkıca tutundum. "Sen ne yaptın az önce?" dedi. Sesinde belirgin bir şaşkınlık vardı.
Yaptığım şeyden pişmanlık duymayarak sirittim. "Boğulmami zevkle izlemene izin veremezdim."
"Şimdi sana yapacaklarımdan sonra boğulmayı seçmediğine pişman olacaksın." Korkudan açılmış gözlerimle ona bakarken bağlı ellerimi kafasından geçirip beni kendine doğru çekti. "Eğer kollarını çekecek olursan seni kendi ellerimle boğarım." (ay aya ay noluyo)
Tehditkâr ve acımasız konuşmuştu. Onu daha da seksi gös- teren ıslak saçları ve sinirli bakışlarıyla beni susuz da boğuyor. du zaten. Sol koluyla beni kendine sikica bastırdı, sağ koluyla da havuzun kenarına doğru yüzmeye başladı. Havuzun mermeri ve taehyung un bedeni arasına sıkışmıştım şimdi. Gözleri gözlerimden ayrıldı, önce dudaklarıma, sonra boynuma kaydı ve minik öpücük- ler kondurmaya başladı. Dili de anlamsız hareketlerle boynumda dolanıyordu. "Bacaklarını belime sar," dedi fisilti gibi bir sesle.
" Taehyung, yapma," dedim. Benim sesimin de onunkinden fark yoktu. Mermerin beni içine çekip yutmasını diledim.
"Sana hiçbir şey yapmamış olmama rağmen bana sapık dedin O kelimeyi hak etmem gerekiyor." Boynumu emmeye başladığ da kendimi geriye doğru çekmeye çalıştım ama kollarım boynu da olduğu için onu daha fazla kendime çekmiş oldum.
" Taehyung, lütfen." Tenimi emerken dillyle yaptığı hareketler beri havuzun içinde çöle düşmüş gibi kavurmaya başlamıştı. Boynumu biraz daha sert bir şekilde emdi ve sert bir ısırık bıraktı. Bunu ba caklarımı hâlâ beline sarmadığım için yapıyordu. Söylediğini ya vaşça yaptım
"İşte böyle," dedi, sesi memnuniyetini ele veriyordu. "Özür dilerim," dedim. Yaptığı şeyi bir an önce kesmesini ist!- yordum.
"Kabul edilmedi."
Bu durumda olmaktan memnun değildim, canım yanıyordu, ofkeliydim ama bunların yanında adını koyamadığım başka bir his daha vardı. Parmakları tişörtümün altına kaydığında nefesimi tuttum, meme me doğru geldiğinde ise panikten ölmek üze reydim. Benim çırpınışlarıma rağmen yaptığı şeyden vazgeçmedi, dudakları boynumdaki hareketlerine devam etti. " Taehyung, korkuyo- rum," dedim. Beklediği kelime buymuş gibi aniden durdu ve alnını alnıma yasladı.
"Benden korkuyor olman iyi bir şey. Ne yapman ve ne söyle- men gerektiğini sana hatırlatır."
"Havuzdan çıkmak istiyorum," dedim. Söylediği şeye cevap vermek istemiyordum, ondan korkuyor olmam, onun istediklerini yapacağım anlamına gelmezdi. Tişörtümün altındaki elini yavaşça çekti, ben de belindeki bacaklarımı çözdüm. Kollarımı da serbest bıraktıktan sonra beni bir hamlede havuzun kenarına oturttu.