Ohh, sonunda üniversiteye geçebilmiştik. Ne bitmez seneydi ya. TYT AYT mezuniyet falan derken hiç geçmek bilmedi.
İçimden bunları düşünürken hep hayalini kurduğum o üniversitenin tam önünde durmuştuk. Arabadan yavaşça indim, başımı kaldırıp tabelaya baktığımda gururla gülümsedim:
"Yıldız Teknik Üniversitesi"
Neler çekmiştim buralara gelebilmek için be. Ama değdi diye düşündüm. Arkama baktığımda babamın da gözlerinin ışıldadığını gördüm. Belli ki çok gururlanmıştı. Zaten bu zamana kadar ne yaparsam yapayım babam hep arkamdaydı, beni destekliyordu.
Annem beni ve kardeşimi bırakıp gittiğinden beri, hem annem hem de babam oldu.Direk olaya girdim değil mi? Durun size biraz kendimden bahsedeyim. Ben Melisa Yılmaz. Annem intihar girişiminde bulunup da başarısız olunca bizi terk ettiğinden beri babam, babaannem ve kardeşim var sadece.
Hiç sevgilim olmadı. Ben de ne yalan söyleyeyim bu zamana kadar kimseyi 'seni seviyorum' demek için değerli görmedim.
Babamın seslenmesiyle dünyaya döndüm.
Ben: Efendim baba?
Babam gülerek konuşmaya başladı.
Babam: Melisacım sanırım sevmedin bu okulu istersen değiştirelim.
Şakadan elini çenesine götürdü ve düşünüyormuşcasına havaya baktı. Sonrasında bana dönerek konuştu.
Babam: Biraz düşündüm de istersen... Neyse ya boşver. Hahaha
Ben: Hıı çok komik baba ya.
Babam: Tamam tamam kızma canım sen de ne alıngansın bugün.
Doğru söylüyordu babam. Ama çok heyecanlıydım. Böyle için kıpır kıpırdı. Sonunda kapıdan içeri girmiştik. Kocaman bir avlusu, avlunun içinde bir büfe, koskoca bir spor salonu ve okuldan ayrı bir de kütüphanesi vardı okulumun. Adımlarımızı hızlandırdık ve ana binaya girdik. Ana bina diğerlerine göre daha görkemliydi. Tamı tamına 5 katlıydı. Rektör odasının yerini öğrendikten sonra asansöre adımladık. Kısa bir süre sonra müdür odasındaydık. Kayıt işlemlerini hallettik ve sınıfımı öğrendim. Ardından babamla vedalaştım ve ardından sınıfımı bulmaya koyuldum.
***
Yaklaşık 10 dakika koca sınıfta kendi kendime oturdum. Daha sonra millet teker teker dökülmeye başladı. Önce iki kız geldi tanıştık falan. Ama onları kendime yakın hissedememiştim. Daha sonra sınıfa Sevda diye bir kız geldi. Onunla da tanıştım. İyi birine benziyordu. Ona ısınmıştım. Ve sanırsam fazla arkadaşı yoktu burda.
Aynı sıraya oturduk. Sonra hocanın girmesiyle ders başladı. Tanışma faslı falan yine klasik şeyler. Sıra en son iki kişiye gelmişti.
Biri ayağa kalkıp "Berk Keklik" dedi. Son kalan kişiye geldiğinde sıra, yavaşça ayağa kalktı.
Tipi tuhaf gelmişti aslında biraz, bir erkeğe göre fazlasıyla uzun saçları, uzaktan bile farkedilen sapsarı gözleri, oldukça yakışan küpeleriyle aslında yakışıklıydı. Baktığımı fark etmiş olacak ki göz kırptı ve hocaya döndü:
"Yusuf Aktaş"Çok çok utanmıştım. Bunu farkeden Sevda dirseğiyle dürttü ve güldü. Bu sırada tenefüste çıkmıştık. Yusuf yanımıza geldi.
Yusuf: Merhaba ben Yusuf.
Ben: Merhaba ben de Melisa.
Uzattığı elini sıktım. Tam o sırada göz göze geldik. Ellerimiz hala ayrılmamıştı. Yaklaşık 3 dakikadır bakışıyorduk sanırım. Sevda dürtünce gözlerimi ona çevirdim.
Sevda: Hadi kanka bir dışarı çıkıp gelelim.
Sevda'ya tamam anlamında kafa salladım ve Yusuf'a döndüm.
Ben: Tanıştığıma çok memnun oldum, görüşürüz Yusuf.
Yusuf: Bende, görüşürüz.
Dışarı çıktığımda Sevda gözlerini devirdi ve komik bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
Sevda: Tınıştığımı mımnın oldım yısıf girişiriz.
Gülmeye başladım.
Sevda: Noldu kız sen hoşlandın heralde bu çocuktan?
Ben: Aslında tam evet değil ama hayır da denemez tabi.
Sevda: Seviyosun yani.
Ben: Yani bilmiyo-
Sevda: Ya evet de kurtul işte.
Bunu söylerken bana değil de arkamda biryere ya da birine bakıyordu.
Ben: Evet seviyorum oldu mu hem de deliler gibi seviyorum tamam mı!
Bağırmaya başladım çünkü cidden duygularımı kontrol edemiyordum.
Ben: Ey dağlar taşlar duyum beni ben Yusufu çok seviyorum ona aşığım!