82

1.7K 111 109
                                    

*Emir'den*

Bakışlarımı karşımdaki soğuk mermerin üzerinde yatan adamın yüzünde dolaştırdım.

Karşımdaki adamın yüzü hatırladığımdan daha beyazdı. Hatta yüzü o kadar beyazdı ki sanki siyah beyaz bir filmin içindeki oyunculardan biri gibi gözüküyordu.

Kapalı gözleri dışarıdan bakıldığında onun uyuyormuş gibi gözükmesini sağlasa da hepimiz biliyorduk ki o uyumuyordu.

Karşımdaki bu adam aslında çoktan ölmüştü ve bu adam benim babamdı.

Arif Koroğlu.

Ellerimi soğuk mermerin kenarlarına yaslarken bakışlarımı babamın hareketsizce yatan bedeninin üzerinde gezdirdim.

Babamın üzerindeki beyaz örtü onun özel kısımlarını görmemi engellese de kendi ölümüne neden olmak için kendini astığı boynunu görmemi engellemiyordu.

Bakışlarımı babamın boynundaki o izin üzerinde dolaştırdım. İzin etrafında ve üzerinde çeşitli renkler vardı. Mor, yeşil, siyah, mavi, kırmızı, sarı ve tüm bu renklerin farklı tonları...

Babam kendini astığı için nefessiz kalmanın getirdiği sonuç boynundaki izin etrafına bakıldığında bile anlaşılabiliyordu.

Basınçtan dolayı ortaya çıkan damarları derisinin üstünden bile maviliğini belli ederken baskıdan dolayı moraran boynu mor, yeşil ve sarı izlerle doluydu.

Söylenene göre babam gardiyanların onu bulmasından önceki gece intihar etmişti ve bu da boynunda neden siyahlaşmış kan lekeleri olduğunun bir kanıtıydı çünkü saatlerce boynundan asılı bir halde öylece birilerinin onu bulmasını beklemişti.

İstemsizce derin bir nefes aldım.

Ciğerlerime dolan soğukluk ve o soğukluğun içine karışmış ölü kokusu kısa bir anlığına duraksamamı sağladı çünkü ben baba kokusunun ne olduğunu bile bilmeyen bir çocuktum ve baba kokusu nedir bilmeyen ben ancak babamın ölüsünün kokusunu soluyabilmiştim.

Düşüncelerim bir anlığına nefesimi vererek gülmemi sağlasa da aslında yüzümde tek bir mimik bile oynamamıştı.

Boş bakışlarla karşımdaki adamın bedenine bakarken gözlerim babamın boynundan başlayıp aşağı doğru inen kesik izine takıldı.

Ellerimden birini kaldırarak babamın üzerindeki beyaz örtüyü biraz aşağıya çektiğimde bu izin babamın tüm gövdesi boyunca devam ettiğini biliyordum.

Çünkü babama otopsi yapılmıştı.

Elimdeki beyaz örtüyü babamın karnıyla göğsü arasındaki bir noktada bıraktıktan sonra gözlerimi çokta özenli bir şekilde dikilmediği belli olan kesik izinin üzerinde dolaştırdım.

Eh sonuçta dikiş atarken çokta özenmelerine gerek yoktu. Sonuçta babam ölmüştü ve gereken tek şey organların dışarıya fırlamasını engelleyecek türden bir dikişti o kadar.

Bir kez daha derin bir nefes aldım.

Az önce örtüyü kaldırdığım elimi tekrar mermerin kenarına yasladığım sırada parmak uçlarım istemsizce babamın elinin üstüne değdiğinde beklemediğim temasla beraber istemsizce irkilerek elimi kendime çektim.

Bakışlarım havadaki elimle babamın eli arasında gelip giderken bu kez elimi bilerek babamın eline yaklaştırdım.

Sahi en son ne zaman onun elini tutmuştum?

Geçmişin Yaraları (BxB & Yarı Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin