Ebruli'nin sözleri sanki bir tokat gibi çarpmıştı Aslan'a.
Bu çok zeki ve insanın içini okuyan kadın öfkelendirmişti o'nu.Bir kaç adım atarak, Ebruli'ye yaklaştı.
O'nun yüzüne dikkatli bir şekilde bakarak,
-O sevgi dolu sözleri söylediğiniz adamın da benim gibi duyguları yokmuş herhalde ki, size karşılık verememiş.
Sonra dudakları alaycı bir gülümsemeyle kıvrılarak,
Yoksa bu safiyane duygularınızdan hiç mi haberi olmadı?Bugüne kadar bir çok insandan kendisi, ailesi, maddi durumu ve hisleri ile ilgili aşağılayıcı ve incitici bir çok söz duymuştu.O zaman, kendi kendine bir ant içmişti.
"Böyle sözler duyduğum zaman, kim ne derse desin, asla ağlamayacağım"İçinden."hele ki; bu adamın karşısında asla" diyordu...
Fakat, çok incinen kalbi onun sözünü dinlemiyordu,Aslan'ın gözlerine bakan gözlerinden, istemsizce süzülüyordu yaşlar...
Öyle bir sessizlik olmuştu ki aralarında...bu sessizliği,
-Burda mıydınız efendim, anneniz kalktılar, sizi ve Ebruli Hanım'ı çağırıyorlar, diyen Meryem'in sesi bozdu.Aslan, tek bir söz dahi etmeden verandadan içeriye geçti.Ebruli, arkasını dönerek gözyaşlarını silerken,
-Ben bir lavaboya uğrayıp geleceğim, deyince Meryem,
.-Peki, diyerek ayrıldı yanından.O gidince, Ebruli verandanın trabzanlarınna kollarını dayayarak, bir süre fenerlerin aydınlığında bambaşka görünen bahçeyi seyretti.Ilık bahar gecesinde esen hafif rüzgarla birlikte bahçeden gelen çiçek kokularının bile, ilk defa keyfini yerine getiremediğini fark etti.Belki de, onu asıl üzen; Aslan'ın sözlerinin inciticiliğinden çok, söylediklerinde haklı olduğu gerçeğiydi.
Gözyaşlarını silip, içeriye girdi. Çalışma odasından çantasını aldıktan sonra lavaboya geçti.Gözyaşlarının tuzu çok hassas olan cildini biraz tahriş etmişti.Yüzünü hemen yıkayıp, her ay özel olarak eczaneye hazırlattığı bir nemlendiriciyi sürerek bu etkiyi önlemeye çalıştı.Aynaya bakınca bir an kendinden korktu.Sanki beş kat pudra sürmüş kadar beyaz görünüyordu.
Geçirdiği kazadan haberi olmayan bir arkadaşı, sürekli nemlendirici sürdüğünü görünce, bir gün ona,
-Gözübohça kertenkelesi gibi görünüyorsun dedikten sonra, onun yüzünün asıldığını görünce,
-Sakın yanlış anlama, bizim memlekette olan sevimli bir hayvandır.Çok beyaz ve şeffafdır, böyle baksan içini bile görebilecek kadar, üstelik de, hep nemlenmek ister, deyince beraber gülmüşlerdi onun bu sözlerine.Bu anı aklına gelince, gülümseyerek çantasını açtı.Saçlarını taradıktan sonra bir toka çıkararak balerin topuzu şeklinde tepesinde topladı.Zaten, ince ızun olan boynu iyice ortaya çıkmıştı.Sonra hafif bir allık ve ruj sürerek, yüzündeki beyazlığı dengelemeye çalıştı.
Geçen hafta sonu Neşe'yle alışverişe çıkıp çalışırken de rahat giyebileceği bir kaç yeni giysi satın almıştı.O sabah evden çıkarken, mint yeşili keten bir pantolonun üzerine krem rengi şık bir gömlek giymişti.Kendini hiç bir zaman güzel olarak görmemişti.Lise yıllarında maddi imkanları iyi olan kızlar ona tepeden bakıp gruplarına almak istemezlerdi.Bu duruma üzüldüğü günlerde Ayhan,
-Sen bu kıskanç kızlara aldırma, notların hepsinden iyi, üstelik mermer bir heykel kadar güzel görünüyorsun, o yüzden çekemiyorlar seni, demişti.Sonradan düşündüğünde; belki de ona böyle bir iltifatta bulunan tek erkek olduğu için, Ayhan'a karşı hisleri olduğu yanılgısına düşmüştü.Fakat, ondan hoşlandığına ilişkin dedikodular yayıldığında Ayhan yanına gelerek, başka bir kızdan hoşlandığını ve böyle bir söylentinin canını sıktığını söylediğinde, büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN İNİNDE
RomanceGenç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından haberi bile yoktu.Bu karşılaşma bir tesadüf müydü?Yoksa herşey bir planın parçası mıydı? Ya da acı dolu...