Ebruli, bu sözleri söyledikten sonra,
-Kendinize iyi bakın, şimdilik hoşça kalın, diyerek, hızlı adımlarla kapıya yöneldi.Zira, evde kalanların arkasından hüzünlü bakışlarını görmek istemiyordu, buna dayanacak gücü yoktu.Özellikle, çok sevdiği abisinin kalbini kırmak pahasına da olsa, bunlarla yüzleşmesi gerektiğini düşünüyordu..Koşarak yola çıkıp kendini bir taksiye attığında, gözünden akan yaşlara daha fazla engel olamadı.Mendilini çıkarıp, gözyaşlarını silerken Aslan'ın aradığını görünce,
-Efendim, diyerek açtı.-Nerdesin canım, konuşabildiniz mi?
-Yoldayım, Kanlıca'ya geliyorum sen hala orda mısın, gelince konuşuruz.
Aslan,
-Evet, tamam bekliyorum canım, diyerek kapattı.Ebruli, Kanlıca'daki eve vardığında, onu kapıda karşılayan Meryem, çok şaşırmıştı.
-Bir daha gelmezsin diye çok korktum, abinle tartışmadın inşallah, deyince,Ebruli hüzünlü bir şekilde başını sallayarak,
-.Hayır...sadece ona...artık benim yüzümden vicdan azabı çekme...dedim....beni bunalttığını söyledim...artık gözünün önünde olmayacağım...burdan ayrılınca kendi evime taşınacağım dedim...Meryem ona sarılarak,
-Üzülme canım...seni anlayacaktır...belki biraz sarsılsa da sonra... iyi olacaktır...Ebruli, ona yalvaran gözlerle bakarak,
-Meryem..bu süreçte...sen ona destek olur musun...öyle güçlü gibi görünse de çok kırılgandır aslında...-Merak etme...elimden geleni yaparım...
O sırada, üst kattan inen Aslan da onların konuştuklarına şahit olmuştu.O da, hiç bir şey söylemeden gelip Ebruli'ye sarıldı.Meryem, bu duygusal sahneyi görünce, hemen onların yanından ayrılarak, mutfağa geçti.Sandalyeye otururken, bir yandan da Mahmut'un da şu anda çok üzgün olabileceğini hayal ediyorr ve ona bu durumu kabullenmesi için bir süre vermek gerektiğine inanıyordu.
...Ebruli, sonraki iki ay süresince annesiyle konuştuğu her seferinde abisinin de nasıl olduğunu sormuştu.Nazife, her zamanki idareci tavrıyla,
-İyi iyi...işe gidiyo geliyo...onu kafana takma sen, kendine mukayyet ol kızım...güzel güzel çalışmalarına devam et, diyordu.Annesi muhtemelen abisine de kendisi hakkında aynı şeyleri söylüyordu.Bir sonraki imza gününe ailesini davet ettiği halde, abisinin gelmemiş olması onu çok üzse de babası,
-Biraz mahcup sana karşı, ondan bir bahane buldu kendince....biraz zaman geçsin elbet düzelir, demişti.Nazife'nin kızına kitabı imzalatırken gözleri dolmuştu.En küçük kuzusunun bir gün yaşadığı o kabus dolu günlerden sonra, bir gün onu bu kadar mutlu edeceğini hayal bile etmemişti.Yemenisinin ucuyla gözünü silerken, şimdi Ebruli'sini karşısında böyle sağlıklı mutlu bir şekilde görebildiği için Allah'a şükrediyordu...
Meryem'in eli, kaç kez Mahmut'a mesaj atmak için telefona gittiyse de, her seferinde vazgeçiyordu.Çünkü, onun çok hassas olacağını düşündüğü bu dönemde ters bir tepki görebileceğinden çekiniyordu.Aslında, onun sesini duymayı, yüzünü görmeyi ve onu teselli etmeyi çok arzu etse de, çaresizce beklemek zorundaydı.
Pazar günü, telefonuna bir mesaj geldiğini görünce, gözlerine inanamadı.Mesaj, Mahmut'dan geliyordu ve,
"Seninle konuşmak istediklerim var, bir yerde buluşmamız mümkün mü," diye soruyordu.Meryem heyecandan titreyen elleriyle,
"Olur, Beykoz'daki Kumsal Kafeye gelebilir misin? " yazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN İNİNDE
RomanceGenç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından haberi bile yoktu.Bu karşılaşma bir tesadüf müydü?Yoksa herşey bir planın parçası mıydı? Ya da acı dolu...