Şahika Hanım, onu görünce,
-Hoş geldin canım, ne kadar da güzel olmuşsun böyle, nerdeyse tanıyamayacaktım seni.
-Çok naziksiniz efendim, teşekkür ederim,
Aslan da, elini sıkarken,
-Hoş geldiniz, diyerek selam verdi.Şahika Hanım,
-Hadi masaların birine geçip rahatına bak canım, sohbet edebileceğin bir çok arkadaş bulacağına eminim.Ebruli, teşekkür ederken bahçede kurulmuş kokteyl masalarından birinin yanına gitti.Yüksekçe olan masaların üzerinde çeşitli içecekler ve atıştırmalıklar yer alıyordu.Ayrıca, etrafta gezinen garsonlar misafirlere sürekli hizmet ediyorlardı.Bahçenin aydınlığı, fenerlerin yanında renkli led ışıkları ile de zenginleştirilmişti. Ortadaki pistin üzerine de, bir müzik sistemi yerleştirilmişti.
Etrafına bakındığında, orada toplanan insanlardan hiç birini tanımadığını düşündü.Çoğu, Şahika Hanım'ın dostları olduğunu tahmin ettiği, kadınlı, erkekli bir kaç grup aralarında sohbet edip, gülüşüyorlardı.Sayıları az olmakla birlikte bir kaç genç de vardı masalarda.
Bir an "şaşaalı hayatları içinde bu tür davetlere alışkın olan bu insanların içinde benim ne işim var" diye düşündü. Fakat, nedense kaderi onun yolunu hep bu kesimdeki insanlarla kesiştiriyordu.Oturduğu semt, okuduğu okullardaki öğrenciler çoğunlukla bu hayatlara ait insanlardı.
İçinde bulunduğu ortam, lisedeki mezuniyet balosuna gittiği günü hatırlatmıştı ona.Bir gün öncesinde gittiği doktoru, bundan sonra güneşten mümkün olduğu kadar uzak durmasını öğütlemiş, aksi halde, gelecek yıllarda yüzünde cilt kanseri oluşabileceğini söylemişti.Bu riski taşıdığını o günden beri ailesinden hiç kimseye söylemeye cesaret edememişti.Onları üzmemek adına, bu sırrı sonsuza kadar yüreğinde saklamaya söz vermişti kendine.
O moral bozukluğuyla gittiği baloda da, aynı bu akşamki gibi diğerlerinin hayatına ait olmadığını bariz şekilde hissetmişti.Bütün kız arkadaşları, pahalı elbiseler içinde diğer sınıf arkadaşlarıyla dans ederken, o, böyle tek başına bir masada onları seyretmek zorunda kalmıştı.Demek ki; sosyal statüsü düşük bir ailerin çocuğu olarak damgalanmak onun bütün başarılarını gölgelemeye yetiyordu.Fakat, o azmi ve sabrıyla sürekli çalışmış ve bulaşıcı bir hastalığı varmışçasına ondan uzak duran bu insanlardan hiçbir zaman aşağı görmemişti kendini.
Halbuki, belki, birisi dansa kaldırırsa, mahcup olurum düşüncesiyle, kurs eğitmeni olan kuzeni Barbaros'dan rica etmiş ve günlerce çalışarak bir çok dansı öğrenmişti ondan.Fakat, hiçbir arkadaşı yanına gelerek dansa kaldırmamıştı onu.O akşam balonun yapıldığı otelin balkonuna çıkarak gökyüzüne doğru bakınca Ahmet Haşim'in "Ay"'adlı denemesindeki,
"Güneş, bütün gün, insana, doğru fakat acı şeyler söyleyen bir arkadaştır. Onun ışığında eğlenmenin ve mes'ut olmanın hiç imkânı var mı?....
Zira, Aydan akan büyünün saadetiyle ruhlarımız çatlayacak kadar dolmuştu.
Ay! Ay! Yalancı Ay! Zekâdan harab olanları dinlendiren hayal gibi, güneşten bunalanları da teselli eden sensin!"sözleriyle sanki onun, o geceki halet-i ruhiyyesini de anlattığını düşünmüştü.
Ay'a dönerek,
"Karanlık gecelerdeki dostum, güneşi yasakladılar bana, fakat, bir seçim yap deselerdi, herhalde ben de Ahmet Haşim gibi seni seçerdim" demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN İNİNDE
RomantizmGenç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından haberi bile yoktu.Bu karşılaşma bir tesadüf müydü?Yoksa herşey bir planın parçası mıydı? Ya da acı dolu...