65

3.1K 202 1
                                    

Meryem gözleri kararırken dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti.Herkesin bağrış ve çığlıkları arasında tek duyabildiği otobüsün korkunç fren sesiydi.
Şimdi ruhundan ayrılmış bedenini caddenin ortasında boylu boyunca yatarken görüyordu.Etrafındaki herkesi görüp, onlara seslenmesine rağmen neden sesini hiç kimseye duyuramıyordu?

Şakaklarındaki korkunç basıyla simsiyah bir kuyuya düşerken, zorlukla gözlerini aralamaya çalıştığında, hayal meyal görebildiği Mahmut'un güzel gözleriydi, ama, neden o gözler yine çok hüzünlü bakıyordu?

Ölmek böyle bir şey miydi? Gözünün önünden geçen filmin hiç bir sahnesinde neden doya doya yaşadığı bir mutlu bir an yoktu ki? Bu filmin sonunun mutlu bitmeyeceği, yoksa, daha başından belli miydi? Böyle mi yazılmıştı alın yazısı? Ne kadar çabalarsa çabalasın değiştiremediği kader günlüğünün nihai sayfasındaki son cümle, olarak dileğini sordular ona,
"Cennet yerine, annemle, babamın yanına gitmeyi diliyorum " diye söyledi meleklere.Çünkü, onların olduğu her yer benim için cennettir...

....

Nazife ilk şoku atlattıktan sonra, Neşe'nin odasının kapısını gelerek tıklatırken, bir yandan da,
-Kuzum, sen niye böyle söylüyon şimdi, ben her zaman, başkalarının yanında da seni anlatıyom...sürme gözlüm bitane diyom, Mahmuttan çok çektim...Ebrulinin ameliyatları beni bitirdi ama, Neşem adı gibi hep neşem oldu diyom...

Bunları söylerken kapının önüne çöküp ağlamaya başlamıştı, gözyaşını silerken,
-Sen benim doyamadan gencecik toprağa verdiğim kardeşimin kokusunu burnuma getirensin.Neşem, yapma böyle, sen de ana oldun mu görecen kızım, bak kes deseler beş parmağından birini, hangisine kıyarsın, evlatları öyledir ana baba için.Yavrum, aç da kapıyı bir yüzünü görem, sürmeli kuzuuuum...ne derdin varsa, de hadi bana...

Neşe, annesi böyle ağlarken, dayanamayarak, kilidini çevirip kapıyı açtı.Annesine sarılıp yerden kaldırırken,
-Tamam anne ağlama artık, bak başının ağrısı tutarsa, hadi gel biraz su iç, diyerek onu mutfağa götürdü.

İki bardağa doldurduğu suyun birini ona uzatırken diğerini de, kendisi yudumlamaya başladı.

Nazife sakinleşince sandalyeyi çekerek oturdu. Eliyle işaret ederek,
-Hele otur kızım, deyince, Neşe onun sözünü dinleyerek karşısına oturdu.

Nazife yumuşak bir sesle,
-Derdini söylemeyen derman bulamaz derler,nedir derdin yavrum seni bu kadar üzen ne ki seni harab etmiş...
Neşe durgun bir şekilde gözleri masadaki bir noktaya sabit kalmış öylece bakıyordu.Derin bir iç çeketek,
-Anne, benim ne eksiğim var, Salih'in annesine bir türlü beğendiremedim kendimi, ne olmuş öğretmen değilsem, kuaför olmak ayıp mı, günah mı?Bir de gelin kızı nispet yapar gibi beni dükkana getirip süslettiler, demediler mi Neşe'nin canı bundan çok yanar diye...

Nazife, elini dizine vurarak,
-Ne diyon kızım sen, essah mı?

Neşe başını sallayınca Nazife,
-Oh, kurtulmuşsun o zaman gördün mü anasının kalbi ne kötüymüş, insan olan bu vicdansızlığı yapar mı Allah bilir o demiştir, o kuaför iyi oraya gidin diye,
Neşe başını sallayarak,
-Haklısın anne, sonradan ben de düşününce iyi olmuş diyorum,
Nazife dikkatli bir şekilde ona bakarak,
-Seni üzen başka bir şey var de mi kızım? diye sordu.
Neşe bir süre cevap vermeyince

ASLAN'IN İNİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin