67

3K 220 7
                                    

Meryem, bahçeye girdikten sonra, kapının arkasına yaslanarak, elini kalbinin üzerine götürdü.Gözlerini kapatıp, derin bir nefes alırken, biraz sakinleşmeye çalışıyordu.Az önce Mahmut'a söyledikleri, içinde tuhaf bir rahatlamaya neden olmuştu. Gözlerini gökyüzüne çevirerek, "umarım benim duygularımın samimiyeti onun kalbine ulaşır" diyerek, dilekte bulundu.

Mahmut, Meryem'in yanında belli etmek istemese de, aslında ondan duyduğu bu itirafla çok ssrsılmıştı.Kendisini sert bir tokat yemiş gibi hissediyordu. Meryem'in, yaşadığı korkutucu olayın ve akabinde verilen ilacın etkisiyle bu sözleri söylemiş olduğunu düşünse de, yine de onun sözlerinden çok etkilendiğini kendine bile itiraf etmeye çekiniyordu.Sonra, Figen'in hastanede ona söylediği sözler aklına gelince,
" Meryem de, Figen gibi onu kurtardığım için sadece bir sempati duydu bana, bundan öte bir şey olamaz " diye mırıldandı.
...

Ebruli, eve doğru giderlerken, Aslan'a karşı temkinli olmasının nedeninin, biraz da ilişkilerinin geleceği ile ilgili yaşadığı belirsizlik olduğunu anlamıştı.Halbuki, çok sevdiği bu adamla, o da, özel vakitler geçirmek isteği duyuyordu.Fakat, aynı zamanda da, bir gün onunla ayrılmak zorunda kalırlarsa, yaşadıklarından pişmanlık duymaktan korkuyordu.

Evin otoparkına girip, arabadan indiklerinde; Aslan'ın yüzünün asık olduğunu fark edince,
-Bana hâlâ kızgın mısın? diye sordu.
Aslan,
-Önemi yok artık, takma kafana, deyince gücüne gitmişti.O da bir kadındı.Aslan'ın onun soğuk ve ilgisiz olduğunu ima etmesi gururunu incitmişti.

Bahçede yürürlerken, davete geldiği o akşam onu elinden tutup piste götürecek kadar, deli cesareti bulduğunu anımsadı.Belki, onun Aslan'a ilk aşk itirafı buydu.Yine, aynı cesareti neden gösteremiyordu ki? Bir kadın, bir erkeğe sevgisini nasıl ifade ederdi...o pek bilmiyordu.Belki Aslan'ın dediği gibi, bunun, içten gelen duygularla doğal olması gerekiyordu.

Aslan'a baktığında, onun moralsiz ve yorgun göründüğünü fark edince, ani bir kararla yanına gidip, kollarını boynuna doladı.Kulağına,
-Aslan...seni çok seviyorum, diyerek, dudaklarını onunkilere değdirince, Aslan da sıkıca sarılarak, ona karşılık vermeye başlamıştı.

Aşkım,
Her sabah senin için
bir kelebek olarak gelsem dünyaya,
gökkuşağı kanatlarımla uçsam, uçsam,
konsam kirpiklerine,
baharlarda çiçeklerin olsam,
dallarda kat kat, rengarenk
efsane kokuların sarhoşluğunda
öpsem saçlarını,
akşamlarda ise, bir gülüş olsam
doya doya yaşasam o güzel yüzünde,
efkarlarında notalarla
içli şarkıların tellerine konsam,
bir hoşluk olsam o yaralı gönlüne,
kısacık bile olsa ömrüm,
sadece seninle yaşayıp,
her gün senin yanında ölsem...
...

Neşe, taksiden inip sahildeki banka doğru yürürken, içinden Yavuz'un gelmiş olmasını diliyordu.Fakat, uzaktan bankın boş olduğunu görünce ayaklarının sanki taş bağlanmışçasına ağırlaştığını hissetti.Yaklaşmakta olduğunu hayal ederek etrafına defalarca bakınsa da, gelmediğini görünce, hayal kırıklığı yaşayıp, yavaşça banka oturdu.Telefonunu çıkararak, Yavuz'a "sahildeki bankta onu beklediğini" belirten bir mesaj daha yazdı.Deniz tarafından o kadar güzel bir rüzgar esiyordu ki, mengenelerle sıkılan yüreğinin ferahlaması isteğiyle, gözlerini kapatıp, derin, derin nefes almaya başladı Bir kaç dakika kadar böyle kaldığında, bir elin saçlarına dokunduğunu hissedince anlamıştı Yavuz'un geldiğini.Yavuz'un cılız bir sesle,
-Neşe...dediğini işitince, gözlerini hiç açmadan onun saçlarına dokunan elini tutarak yanağına koydu.O anda içinde oldukları durum, ikisinin de yaşadıkları özlemin bir tezahürü olarak kendiliğinden tecelli etmişti.
Yavuz, yanına gelip, yere diz çökerek onun gözlerinin içine bakarken,
-Ahu gözlüm...özür dilerim deyince,
Neşe,
-Yavuz ne olmuş sana böyle, diyerek elini uzatıp, onun yüzüne dokundu.

ASLAN'IN İNİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin