Mahmut'un olayının üzerinden bir hafta geçmişti.Artık taburcu olmuş, evde devam ediliyordu tedavisine.Ebruli, üç günlük bir izin kullandıktan sonra, Hisar Apartmanı'na giderek, çalışmalarına devam etmişti.Hastanede karşılaştığı o günden sonra bir daha görememişti Aslan'ı.Sadece bir kere telefonla arayıp bir ihtiyaçları olup olmadığını sormuştu. Ebruli, olmadığını söyleyerek teşekkür edince, bu iki cümleden başka bir konuşma olmamıştı aralarında.Mahmut'un olayının izlerini silmek ve Aslan'ın ara sıra içini kor eden özlemine dayanmak için, kendini yüksek lisans tezini yazmaya vermişti.Ara sıra da, Şahika Hanım'ın çevirilerini yapıyor ve yazılarını bilgisayar dosyalarına aktarıyordu.
Şahika Hanım, onu odasına çağırarak,
-Bu akşam eve bir kaç şair arkadaşım gelecek, kendi aramızda bir"şiir dinletisi" yapacağız, geçen haftadan sana söyleyecektim ama, izinli olunca ben de unuttum gitti....neyse Meryem ikramlıkları hazırlayacak, sen akşam okumak için, şöyle bir kaç şiir seç yeterli, deyince,Ebruli,
-Peki, diyerek şiir antololojisi sitelerinden bir kaç tane indirip, dosyaladı.Şahika Hanım'la eve geçtiklerinde saat yediye geliyordu.Meryem, bahçeye güzel bir masa hazırlamıştı.Az sonra da, yaşları Şahika Hanım'ın yaş grubundaki beş kişi sofradaki yerlerini almışlardı.
Bir çoğunun yayınlanmış şiir kitapları vardı.Yemeklerini yerken hem güzelce sohbet ediyorlar, hem de, şiirlerini okuyarak renklendiriyorlardı
sofrayı.Ebruli, ara sıra Meryem'e yardım ederken bir kaç da şiir okumuştu.Gruptakilerden Müjdat Bey,
-Şahika bu sefer harika bir asistan bulmuşsun, dedikten sonra Ebruli'ye dönerek,
-Tebrik ederim bilginiz, hitabetiniz ve diksiyonunuz mükemmel,Ebruli teşekkür ettikten sonra, garaj kapısının açıldığı duyunca o tarafa doğru baktı.Meryem,
-Şahika Hanım, Aslan Bey geldiler deyince, Şahika Hanım sevinerek,
-Ah! ne iyi oldu, bir haftadır görüşemedik onunla,Aslan, herkesi selamladıktan sonra, annesini öperek, yanına oturdu.
Şahika Hanım sevinçle,
-Bu saatte hangi rüzgar attı seni, Bursa'daki şantiyeye gitmemiş miydin sen, bu akşam dönemezsin diye düşünmüştüm.-Seni özledim annecim, başka sebep mi lazım, deyince Şahika Hanım şen bir kahkaha atarak,
-Tatlım, iyi ki geldin, dedikten sonra,
Meryem'e Aslan'a servis yapması konusunda talimat verdi.Ebruli de, mutfakta hazırladığı meyve tabaklarını masaya bıraktıktan sonra yerine oturdu.Yeniden şiirler okunurken bir ara Müjdat Bey,
-Aslan oğlum, senin yazdığın şiir yok mu, varsa hadi okusana bir tane deyince Aslan,
-Bu aralar yazdığım bir tane var, adı "ayrılık acısı"Masadakiler okuması için ısrar edince, Aslan ellerini masanın üzerinde kavuşturup, tam karşısında oturan Ebruli'nin gözlerinin içine bakarak,
Bir bakıyorum, sen yoksun,
Öyle bakıyorum ki ardından.
Umarsızca adını sayıklıyorum.
Bir unutma iksiri doldurup
Her akşam şerefine
Ayrılığın kadehinde
Boğuluyorum,
Gölgelerinle vedalaşırken
Elimi uzatıp saçlarındaki
Yakamozları uzaktan
Seviyorum.Öyle pişmanım ki ardından,
Sarmalayıp göz bebeğimi
Bir buluta gömüyorum
Düşmesin bir damla bile
Kelebeğimin kanadına
Acıtır canını, o yüzden
Gözyaşımı bağlayıp kirpiklerime
Saklıyorum.Öyle bağırıyorum ki ardından,
Sesim çalınmış
Keşkeler dizilmiş dudağıma
Gitme, kal
Diyemiyorum.
Özlem tütsülerini koklayıp
Yokluğuna çalım satarken
Sevdiğin o şarkıyı dinliyorum.
Sessiz hıçkırıklara saklanıp
Ağlıyorum.Öyle yanıyorum ki, ardından
Güzel gülüşlerinle süsleyip
Çaresizliğimi duvara asıyorum
Gecenin karanlığını okşayıp,
Kendimden kaçarken
Anı sokaklarında, yine sana
Yakalanıyorum.Öyle seviyorum ki, ardından.
Vazgeçmelerin umursamazlığında
Faydasız kandırmalara sığınıyorum.
Asıl gitmene değil de,
Ben sensizliğe
Dayanamıyorum...Şiir bitince bile gözlerini onun gözlerinden ayırmayınca, Ebruli, başını önüne eğmek zorunda kalmıştı.Fakat, kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, sakinleşmek için masadaki suya uzanarak içti.Herkes çok beğenerek alkışlarken o da uyum sağlayarak alkışlamaya başladı.
Bir süre sonra misafirler evden ayrılmaya başlayınca, Ebruli de Meryem'le birlikte mutfağı topladı.O sırada Şahika Hanım da, odasına çekilmişti.
Meryem,
-Bu akşam burada kalacaksınız değil mi? diye sorunca Ebruli başını sallayarak,
-Evet bu sefer izin alarak geldim.-İyi o zaman, Aslan Bey üst katın salonunda oturuyor bir kahve istedi.Siz de ister misiniz?
-Yok, ben verandaya çıkıp biraz hava almak istiyorum.
-Peki siz bilirsiniz.
Aslında, Ebruli, Aslan'la karşılaşmamak için bir bahane olarak söylemişti bu sözü.
Üzerine bir şal alıp, verandaya çıktı.Bahçeyi seyrederken, diğer yandan da; az önce Aslan'ın gözlerine bakarak okuduğu şiiri düşünüyordu.Acaba onun için mi yazmıştı bu şiiri?
"Önceki yaptığım hatayı yapamam, bir şiirden medet umacak kadar ona olan duygularımın esiri olamam," diye içinden geçirirken birden Aslan'ın arkasından kollarını beline dolayarak yanağını onun yanağına değdirdiğini fark edince ne yapacağını şaşırdı.
Aslan,
-Sadece...çok yorgunum biraz böyle kalmama izin veremez misin? diye sorunca kıpırdayamamıştı Ebruli.İlk defa böyle bir yakınlaşma yaşamasına rağmen, heyecanla birlikte aynı zamanda çok da huzurlu hissediyordu kendini,Aslan derin bir nefes alarak,
-Saçların... papatyalar gibi, çok güzel kokuyor, deyince Ebruli ellerini onun ellerinin üzerine koyarak,-Şiir çok güzeldi...diye fısıldadı.
-O şiir senin için, hastanede karşılaştığımızda seni Ayhan'ın avuttuğunu görünce kendime çok kızdım,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN İNİNDE
Roman d'amourGenç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından haberi bile yoktu.Bu karşılaşma bir tesadüf müydü?Yoksa herşey bir planın parçası mıydı? Ya da acı dolu...