Ebruli, ertesi gün Hisar apartmanının önüne geldiğinde bu sefer dış kapının aralık olmadığını fark etti.Kapının kenarında yer alan zile basmayı aklından geçirse de, Şahika Hanım'ın sesinden rahatsız olduğunu hatırlayınca; vazgeçti.O sırada; arkasından,
-Ebruli Hanım, diye seslenildiğini duyunca, dönüp baktığında Kevser'in koşarak geldiğini gördü.
-Şahika Hanım rahatsız olur diye zile basma konusunda tereddütte kaldım, anahtarım da olmayınca...
Kevser ona bir çift anahtar uzatarak,
-Dün vermeyi unutmuşum, bunlar sizin, bazen alışverişe çıkıyorum kapıda kalmayın bir daha.-Şahika Hanım geldi mi?
-Henüz değil, saat üçe doğru gelirim demişti dün çıkarken.
Ebruli, onunla beraber mutfağa girip aldıklarını yerleştirmesine yardım ederken,
-Oldukça büyük bir mutfakmış, deyince,
Kevser gülerek,-Eski zamanlarda daireler de büyük yapılıyormuş şimdi küçücük yapıp bir de fahiş fiyat istiyorlar.
Ebruli onu tasdikler şekilde başını sallayınca, Kevser,
-Gelin size daireyi gezdireyim, diyerek salonun kapısını açtı.
Ebruli içeri girince, yüksek tavanın ve duvar kenarlarının gösterişli kartonpiyerlerle süslenmiş olduğunu gördü.Barok tarzı mobilyalar salona ağır bir hava getirmekle birlikte, aynı zamanda da oldukça şık ve zariftiler.
İki adet yatak odası ise, daha sade görünümde birer adet tek kişilik yatak ve giysi dolaplarıyla döşenmişlerdi.
Kevser bilmiş bir edayla,
-Şahika Hanım'ın asıl evi Kanlıca'da; burayı ofis gibi kullanıyor ama, sanki evinden daha çok burayı seviyor. Bazen benim de kalmamı istiyor, o zaman odanın birini ben kullanıyorum, senin odandaki koltuklardan birisi açılınca kanepe oluyor, gerekirse sen de orada yatarsın.Şahika Hanım'ın çalışma odasına giridiklerinde Kevser,
-Dün burayı görmüştün zaten, deyince
Ebruli "belki Şahika Hanım'ı daha iyi tanımama yardımı olur" düşüncesiyle odanın içinde gezinmeye başladı.Çalışma masasının üzerinde duran bir çok kitap ve plağın yanında üzerine cümleler yazılmış onlarca not kağıdı bulunuyordu. Kağıtların en üstte duranında "Bugün gelen kız bana Hicran'ı hatırlattı" yazıyordu.Bir an aklında Şahika Hanım'ın bahsettiği kızın kendisi olup olmadığı fikri dolaştı.Sonra "belki de yeni romanına yazmayı düşündüğü bir cümleyi not almıştır" diye düşündü.Odada bulunan raflara yazarın aldığı bir çok plaket ve ödüller konulmuştu.Onlara göz gezdirirken çerçevedeki bir fotoğraf dikkatini çekince önünde duraksadı.
Kapıda durmuş onu izleyen Kevser,
-Şahika Hanım'ın biricik oğlu Aslan Bey.Ne kadar yakışıklı değil mi, tıpkı annesine benziyor.Ebruli, Kevser'in söylediklerinden sonra fotoğrafa daha dikkatle bakınca,
-Ben fazla benzetemedim, beyefendi daha esmer sanki, sonra gözleri...-Bir aslana benziyor değil mi, zaten Şahika'nım onun için ismini böyle koymuş.
dedikten sonra içini çekerek,
-Senle ben ancak rüyamızda görürüz böyle adamları, deyince,Ebruli onun bu söylediklerine karşılık,
-Kendi adına konuş, benim böyle hayallerim yok, diyerek gülümsedi.-Zaten manken gibi bir sevgilisi var.Adı da Aslı, nerden mi tanıyorum, geçenlerde Şahika'nımın verdiği bir evrakı teslim etmek üzere Aslan Bey'in villasına gittiğimde gördüm.
Ebruli, kendisini hiç ilgilendirmeyen konulardan konuşan Kevser'i kırmadan nasıl odasına geçeceğini düşünürken o sırada çalan cep telefonu imdadına yetişmişti.Arayan numarayı tanımıyordu fakat Şahika Hanım arayabilir düşüncesiyle,
-Efendim, diyerek açtı.Yanılmamıştı.Arayan O'ydu-Bu benim numaram kaydet.Kevser sana adresi versin hemen bir taksiye atlayıp gel, bugün burada çalışacağız, diyerek, onun herhangi bir şey söylemesine fırsat bırakmadan pat diye kapatmıştı yüzüne.
Kevser merakla,
-Kim ki suratın böyle oldu? diye sorunca,Ebruli kısa bir şaşkınlıktan sonra.
-Şahika Hanım, evinde çalışacakmışız bugün, hemen adresi yazıp verebilir misin lütfen?Ebruli, on dakika sonra bir taksinin içinde Kanlıca'ya doğru yola koyulmuştu bile.Çıkmadan önce yolda sıkılmasın diye çalışma odasındaki kitaplardan birini aceleyle alarak çantasına atmıştı.Bazen sıkışan trafikte sıkıldığında "okumak" bir can simidi gibi yetişiyordu imdadına.Kitabı çıkardığında bunun Ümit Yaşar Oğuzcan'ın bir şiir kitabı olduğunu görünce çok sevindi.Hayranı olduğu bu şairin bir çok şiirini okumuştu.Kitabın sayfalarını çevirirken dörtlükten ibaret bir şiirin altının çizilerek yine yanına "A" ibaresinin konulduğunu gördü.Acaba bu "A" Aslan Bey'in isminin baş harfi olabilir miydi?
Hafifçe araladığı camdan Boğaz'ın havasını içine çekerken, şiiri okumaya başladı.
BIR ATEŞİM YANARIM
Bir ateşim yanarım, külüm yok, dumanım yok,
Sen yoksan, mekanım belli değil, zamanım yok,
Fırtınalar içinde beni yalnız bırakma,
Benim senden başka sığınacak limanım yok,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN İNİNDE
Roman d'amourGenç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından haberi bile yoktu.Bu karşılaşma bir tesadüf müydü?Yoksa herşey bir planın parçası mıydı? Ya da acı dolu...