10

5.3K 289 7
                                    

Ebruli; maruz kaldığı bu tokat karşısında dengesini kaybedince, nerdeyse yere düşüyordu.Son bir hamleyle, pencerenin önündeki sehpaya tutunarak kendini toparladı.
Bir yandan da, Şahika Hanım'ın sarf ettiği sözleri kafasında bir yerlere oturtmaya çalışarak, ona neden bu şekilde davrandığını anlamaya çalışıyordu.

O sırada; mutfaktan suyu getiren kız birden telaşa kapılıp, elindeki bardağı aceleyle sehpaya bırakıp,

-Şahika Hanım kendinize gelin lütfen, bu hanım sizin asistanınız, hani siz çağırmıştınız ya, birlikte çalışacaktınız burada,

Şahika Hanım sanki sağır olmuştu.O'nun söylediklerini duymadığı gibi gözlerini Ebruli'den ayırmadan,

-Kocamı aldığın, çocuğumu öldürdüğün yetmedi mi ha, utanmadan hala nasıl geliyorsun buraya ama, Ateş'i asla vermeyeceğim sana, boşuna yalvarma anladın mı? diye haykırıyordu.

Ebruli, yardımcı kıza bakınca onun, titreyen elleriyle tutmaya zorlandığı telefonundan bir numaraya basarak, heyecanla,
-Aslan Bey yetişin, anneniz yine bir kriz geçiriyor, diye konuştuğunu gördü.

Şahika Hanım, eline geçirdiği bir kaç eşyayı yere atıp parçalamaya başlayınca, Ebruli onun bir sinir krizi geçirmekte olduğunu anlamıştı.O anda; yapılması gereken en doğru hareketin ilaçlarını vererek karşıdakinin sakinleşmesini beklemek olduğunu biliyordu.Zira; annesi de beynindeki hastalık nedeniyle ağrı krizlerine girip, benzer davranışlar sergilediğinde, doktoru bu şekilde davranmalarını salık vermişti.
Kıza dönerek,
-İlacı varsa çabuk getir içirelim, deyince kız başını sallayarak mutfağa koştu.
Hemen bir bardağın içine koyup getirdiği sıvıyı zorla da olsa Şahika Hanım'a içirmeyi başarmıştı. Az sonra; sakinleşen Şahika Hanım'ın koluna girerek yine o kattaki bir yatak odasına götürüp, yavaşça yatağa yatırdı.

Salona döndüğünde Ebruli'ye acıyan gözlerle bakarak,

-Kusura bakmayın, yılda bir kere böyle bir kriz geçiriyor.Neden size bunları söyledi bilemiyorum ama, merak etmeyin yarın hiçbirini hatırlamayacaktır.Ben yaklaşık beş yıldır burdayım hep böyle oldu yani endişe etmeyin,
dedikten sonra onun yüzüne dikkatlice bakarak,
-Oturun şöyle lütfen, yanağınız kızarmış biraz buz getireyim üzerine koyun,

Mutfaktan getirdiği buzu Ebruli'ye verirken bileğindeki saat dikkatini çekince,
-Demin sehpaya çarpınca saatinizin de camı çatlamış,

Ebruli koluna bakarak,
-Evet maalesef, diye cevap verdi.

-İsterseniz giderken bırakın yaptıralım.

-Yok ben yaptırırım, yani yanlış anlamayın sadece benim için manevi değeri çok yüksek, annemle babamın mezuniyet hediyesi.

-Anladım...o zaman size bir melisa çayı yapayım sakinleşmenize yardımı olur.

Ebruli, üzerindeki şok durumunu atlatmış fakat, sersemliği hala devam ediyordu.Ayağa kalkarak,
-Hiç zahmet etmeyin, ben artık gideyim, dese de,

Kız itiraz ederek,
-Olmaz, Aslan Bey gelmek üzeredir, annesinin asistanı olarak sizinle tanışmak ve olayın nedenini anlamak isteyecektir. Sizi bekletmediğimi öğrenirse kızar bana, deyince,

Ebruli daha da şaşırarak,
-Bu durumun benimle ne ilgisi var, neyi öğrenmek isteyecek ki? diye sordu.

Kız,
-Geçen sefer eve gelen misafir bir çocuğu görünce aynı şekilde bir kriz geçirmişti, aslında, önceden de tanıdığı bir çocuktu.O gün de neden öyle tepki verdi bilmiyoruz.Aslan Bey, belki, annesini tetikleyen nedenleri öğrenmek için size de bir kaç soru sormak isteyebilir.

Çalışmayı hayal ederken, meydana gelen bu nahoş olay nedeniyle, Ebruli'nin çok canı sıkılmıştı.Bir an, herşeyi bırakıp o evden hemen çekip gitmek, hatta; işi bırakmak fikri aklından geçse de; sonra sorumluluk sahibi biri olarak bunu yapamayacağını düşündü.Ayrıca; yardımcı kızın onun yüzünden zor durumda kalmasını istemiyordu.Sonucunda; bu olayın meydana gelmesinde ikisinin de herhangi bir kusurunun olmadığına emindi.Böyle düşününce rahatlayarak arkasına yaslandı ve yardımcı kızın getirdiği melisa çayını yudumlamaya başladı.

Kız gülümseyerek,
-Siz de bayağı korktunuz değil mi, durun hafif bir müzik açayım, sakinleştirsin sizi, diyerek müzik setine doğru yöneldi.
Salona dalga dalga yayılan müzik sesi, gerçekten de sinirlerinin biraz gevşemesini sağlamıştı.

Yardımcı kız, Şahika Hanım'ı kontrol etmek üzere salondan ayrılınca, o da eline çay fincanını alarak pencerenin önüne geldi.
O sırada; Elton John'un sesinden
"Sorry seems to be the hardest word" şarkısı çalmaya başlamıştı.
Şarkının,

* Beni sevmeni sağlamak için ne yapmalıyım,
umursamanı sağlamak için ne yapmalıyım,
şimşek çaktığı zaman,
ve uyanıp yanımda olmadığını gördüğüm zaman
beni duymanı,
beni istemeni sağlamak için ne yapmalıyım
ve herşey bittiği zaman ne demeliyim
'özür dilemek' en zor kelime gibi görünüyor
üzücü, bu çok üzücü, *

anlamındaki sözleri hafızasında onu liseye başladığı yıla götürmüştü.Bursla girdiği özel bir okulda, son sınıfa giden Ayhan adındaki bir gençten çok hoşlanmış ve ona olan ilgisinden bir arkadaşına da söz etmişti.Ancak, bu arkadaşı sırrını ifşa edince okulda aşağılanmış ve herkesin alay konusu olmuştu. Arkadaşlarına göre "O, bir kapıcının kızıydı, Ayhan gibi yakışıklı ve ailesi zengin birisini sevemezdi." Anlaşılan Ayhan da aynı fikirdeydi ki, gülüp geçmişti konuşulanlara.

İnsan ayrımı yapmayan saf kalbi, o gün çok fena kırılmış, aldırış etmediği "sınıf farkı kavramı" ona bu defa iliklerine kadar hissetirilmişti. Böylece; büyük hayal kırıklığı yaşadığı ilk aşkını da çaresizce kalbine gömmek zorunda kalmıştı.

O nedenle; bir daha hiç kimseye aşık olmamaya söz vermişti kendine, hele ki; kendinden maddiyat olarak üstün olan birine asla.Bu olayın üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen; belki de hala kırık olan kalbi, o dönemde çok dinlediği bu şarkıya gözünden akan iki damla yaş olarak tepki vermişti.Öyle dalmıştı ki; o sırada açılan dış kapı sesinin bile farkına varamamıştı.

Arkasından birisi aniden onu bileğinden tutup kendine doğru çevirince, birden ne olduğunu anlamayarak bakakaldı.

O'nu kendisine çeviren kişi dikkatli bir şekilde yüzüne bakıyordu.Ebruli, ilk olarak esmer bir yüzün üzerinde kendisine nefret dolu bakan, bir çift gözü fark etti.Bu çekik ve kısık yeşil gözler, az sonra avını parçalamaya hazır bir aslanın gözleri gibi hırçın ve asi bakıyordu.
O gözlerden şimşek gibi çıkan bakışlar onu son derece rahatsız etmiş, adeta elektrik çarpmış gibi sarsmıştı.İlk defa yabancı bir erkekle bu kadar yakın bir mesafede ve yüzyüzeydi.
Kalbi deli gibi çarpmaya başlayınca, ani bir refleksle bileğini onun elinden kurtararak bir adım geriye çekildi.

Adam gözlerini ondan ayırmadan,
-Meryem şu müziği kapat, diye bağırıyordu.

ASLAN'IN İNİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin