Şahika Hanım, ona, kalbindekilerle cesaretle yüzleşmeden, iyi bir yazar olamayacağını söylemişti Aynı zamanda, orada gördüklerinden dehşete düşebileceğinden de bahsetmişti.O zaman, ona ne olursa olsun vazgeçmeyeceğini söylemişti, halbuki, şimdi gördüklerinden o da şaşkındı.
O, gerçekten kariyeri için hayatındaki sevgileri bile feda edebilecek birisi miydi?
Ya da, cesaret göstermesi gereken konularda sorumluluk almayacak kadar zayıf bir karakteri mi vardı?
Balkondan koşar adımlarla içeriye geçti.Salondaki misafirler sohbet eşliğinde yemeklerine devam ederlerken, bir kısmı da, pistte dans ediyorlardı.Salonun arka kısmındaki, nispeten daha sakin olan kapıya yönelerek, koridora çıktı.Hızlı adımlarla merdivenlerden aşağı inerken arkasından Aslan'ın,
-Ebruliii... diye seslendiğini duyunca dönerek, ona baktı.Aslan, yanına gelerek,
-Dur lütfen, seni ben bırakayım eve,-Hayır, sen annenle ilgilen lütfen, misafirleriniz de var,
ben bir taksiyle dönerim,- Kendini hiç bir şey için üzmeni istemiyorum, annemin söylediklerini de kafana takma, onun Begüm'le.seni kıyaslaması doğru değildi.Sen onunla aynı şartlara sahip değilsin.Üstelik, bizler kadar hayat tecrüben de yok
-Annen, tamamen haksız da değildi belki, seni sevmeye bile cesaret edemedim ben.
-Bu doğru değil, ben seni sokakta şarkı söylerken gördüğüm o gün anlamıştım ne kadar yürekten sevebileceğini.O anda aşkını dilemiştim ve aldım da ama, o saf sevgiye layık olmadığımı anladığım anda, seni üzmemek adına ben de ayrılığı seçtim.Tek taraflı değil, korkan sadece sen değilsin, ben de göze alamadım bir çok şeyi...
Ebruli, dalgın bir şekilde,
-Annen, hastalığının farkında sanırım, lütfen onunla daha fazla ilgilen.-Sen gerçekten onun yanından ayrılıyor musun?
-Evet maalesef, bu akşam onun gözlerinin içine bakınca, isteğinin bu olduğunu anladım.Ona minnettarım aslında, bu bir kaç ayda çok şey öğretti bana.Birlikte bir kitap yazdık.Bunlar benim için çok büyük onur, şimdi benim de tek başıma ayaklarım üzerinde durma zamanım geldi ve sanırım, diğer bir isteği de seninle bir daha hiç görüşmememdi.Ben, onun bu isteğine de saygı duymak zorundayım.
Aslan,
-Lütfen böyle söyleme, deyinceEbruli başını eğerek,
-Üzgünüm Aslan, başka türlü olmayacak.Hoşça kal, dedikten sonra, otelin önündeki taksiye binip uzaklaşırken, dikiz aynasından onun çaresizce arkasından bakışına şahit oluyordu.Taksinin arka koltuğuna oturduğu andan, eve gidene kadar sürekli gözyaşı dökmüştü.Sürücü fark etmesin diye yüzünü mendille silip dışarıya bakmayı çalışıyordu.Gözleri gecenin karanlığına dalıp giderken,, kısa bir zaman diliminde çok şey paylaştığı Şahika Hanım'ı çok özleyeceğini düşünüyordu.
Aslan...onunla da bir daha görüşmeyecek olmasının acısı ise, koca bir yılan gibi çöreklenmişti içine...Çok acıtsa da, Şahika Hanım gibi... onun da, artık bir deniz köpüğüne dönüşme zamanının geldiğini anlamıştı...
Sevgilim,
Elveda diyerek ayrılırken
gökyüzünün kapısından güneş
bulutlar el sallıyorken
arkasından hala,
o zaman,
karanlığın eteklerinde
danseden Ay'ı seyreyle.
buz mavisi parıltısına aşık
yıldızlarla dönerken
bitmeyen bir sevda gibi
beni hatırla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN İNİNDE
RomantizmGenç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından haberi bile yoktu.Bu karşılaşma bir tesadüf müydü?Yoksa herşey bir planın parçası mıydı? Ya da acı dolu...