Özellikle Nazife, Sabriye Hanım'ın söyledikleri karşısında büyük bir şaşkınlığa uğramıştı.Neşe'ye doğru bakınca, onun önüne doğru eğilen başından, söylenenlerin doğru olduğunu anladı.
Sabriye Hanım kızlarına hitaben,
-Siz çıkın, dedikten sonra,
-Yavuz Neşe, siz de şöyle karşımıza oturun, dedi.Sonra, Nazife'ye dönerek,
-Nazife Hanım, biliyorsun benim Yavuz'um tek oğlum, Enver'i kaybettikten sonra Ankara'dan işini gücünü bırakıp, gelip babasının işini devraldı, çok şükür kazancımız yetiyor.Ben, Enver'i kaybettikten sonra idüşündüm ki; ben de yaşlandım kalp hastasıyım, hak vaki olmadan onun mürüvvetini göreyim.Başka, talipler de gösterdik sma o istemedi, meğer gönlü çocukluktan beri Neşe'deymiş, sonra Neşe'yle konuşup anlaştıklarını görünce, evlenmeyi düşünmüşler.Ben zaten mevlitden sonra uygun bir zamanda bu konuyu görüşmek üzere gelecektim yanınıza, siz ne dersiniz bu konuda,
deyince,Nazife, çantasından çıkardığı hapını içtikten sonra, düşünceli bir şekilde,
-Komşum, bunca yıldır tanırız birbirimizi, şimdi ben ne diyeyim bilemedim, hadi bu çocuklar birbirini sevmişler evlensinler desek, senin kızların benim evladıma bu kadar iğne batırırsa bu kızın huzuru kalır mı bu evde, sen söyle hangi annenin gönlü buna razı olur? diye sordu.Sabriye Hanım, ellerini birbirine kavuşturduktan sonra, başını öne eğerek,
-Haklısın komşum, kızlarımı yetiştirirken, ben hata yapmışım galiba.Onlara bazı şeyleri doğru düzgün öğretememiş olabilirim, Aslında, kızlar da şimdi öğrendiler şaşkınlar biraz, yine de, kardeşlerinin sevdiği kız olmasaydı bile kimsenin kızına söz edecek hakları yoktu, ben onların adına özür dilerim senden,
Nazife,
-Estağfirullah, biz anneler elimizden geleni yapıyoruz, derler ya hani "terzi hatalı dikse ütü düzeltir" diye, illa ki çocuklarımızı uyarcaz yanlışını da düzeltecez helbet...-Seni bunca yıldır tanırım anlayışlı kadınsındır Nazife Hanım. birbirini seven, evlenmek isteyen çocuklarımızın bu kararının arkasında durmak yakışır bize, ne dersin?
Nazife ,düşünceli bir şekilde onları sessizce dinleyen Neşe ve Yavuz'a bakarak,
- Herkesin evladı çok kıymetlidir kendine, madem böyle bir karar almışlar, helbet ben de mutlu olsunlar isterim...amma bir de babasına bir danışayım, o da uygun görürse...Sabriye Hanım, gülümseyerek,
Sağol Nazife Hanım o zaman siz haber edersiniz bize...
...Ebruli, dün Meryem'le telefonla konuştuğunda, Şahika Hanım'ın iki gün daha hastanede kalacağını öğrenmişti.O'nu ziyaret edip, geçmiş olsun dilemek isteğiyle evden çıktı.Aslan'la aralarında ne geçerse geçmiş olsun, bu Şahika Hanım'ı ziyaret etmesine mani değildi.Şimdi ise, Ayhan'ın dediği gibi sadece tedavisine odaklanmak istiyordu, zira, son bir kaç ayda özellikle Aslan'la yaşadıklarının onu çok yıprattığının farkına varmıştı.
Bir taksiye binip hastaneye doğru giderken, iki gün önce, bayılmasıyla sonuçlanan olay canlanmıştı gözünde.Daha sonra Ayhan'ın söylediklerini düşününce, Aslan'ın sağlığı ile ilgili endişelendiğini anlamıştı.Fakat, gördüğü kadarıyla, artık Aslan da bu ayrılığı kabullenmişti.
Kapıyı çalıp, odaya girince Aslan'ın düşünceli bir şekilde koltukta oturduğunu gördü.Meryem, Şahika Hanım'ın başucunda onunla ilgileniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN İNİNDE
RomansaGenç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından haberi bile yoktu.Bu karşılaşma bir tesadüf müydü?Yoksa herşey bir planın parçası mıydı? Ya da acı dolu...