88

2.6K 188 9
                                    

Ebruli, babasının cenazesini Simav'a defnettikleri gün, annesinin gözünü açtığı haberini almıştı.Apar topar İstanbul'a döndüklerinde doktor,
-Şimdilik sadece sol kolundaki felçten kaynaklanan güç kaybı haricinde bir araz görünmüyor, bir ilaç ve fizik tedavisi süreci olacak...demişti.

Yaklaşık iki aylık tedavi sonunda, Nazife eski durumuna yakın şekilde sağlığına kavuşmuştu.Fakat, sol elinde hala biraz güçsüzlük olduğu için günlük işlerini yapmakta zorluk çekiyordu.O'nun için en zoru ise Hasan'ın ölümünü kabullenmekti.Bu durumun farkında olan Ebruli'nin isteğiyle onun için bir de psikolojik tedavi programı düzenlenmişti

Buna rağmen Nazife, çok durgunlaşmıştı.Çocuklarının yanında bile çok fazla konuşmuyor, gözleri sürekli uzaklara dalıp gidiyordu.
Ara sıra,
-Hasan'ım...diyerek ağlama krizleri geçiriyordu.Albüme bakarken, elini onun fotoğrafının üzerine götürüp, yüzünde mahzun bir ifadeyle,
-Hani Simavdaki evimizin bahçesinde yetiştirdiğimiz domatesleri biberleri yiyecektik, erik ağacına torunlarımız için salıncak kuracaktık...beni bırakıp nereye gittin...diye sayıklıyordu.

Neşe'nin hamileliği ağır geçtiği için işinden ayrılmak zorunda kalmıştı.O da çoğunlukla annesinin yanına giderek, onu yalnız bırakmamaya çalışıyordu. Ebruli de, iki üç güne bir muhakkak uğrayıp, gece yanında kalıyordu.

Meryem, izin günlerinde Mahmut'u görebilmek için evlerine gitmeye başlamıştı.Mahmut bir süre apartmandaki işler dışında, sanayideki işini de sürdürmeye çalıştığı için, dışarıda görüşme şansı bulamıyorlardı.

Ustası onu bu süreçte idare ermesine rağmen, bir süre sonra mırın kırın etmeye başlamıştı.Mahmut, artık bir seçim yapmak zorunda kalacağını anlayınca, apartman yöneticisinin teklifini kabul edip, babasının işini bir süreliğine yürütmeye karar vermişti.
Meryem de, onu destekleyerek,
-Nasıl olsa istediğin zaman işine dönme şansın olacaktır, şimdi annenin sana ihtiyacı varken, daha fazla onunla ilgilenme fırsatın olur, demişti.

O pazar günü, Meryem geldiğinde Nazife birden yerinden kalkıp,
-Şimdi hatırladım, Hasan'ım o gün bana sanki vasiyet ettiydi, deyince
Mahmut şaşırarak,
-Ne demişti? diye sordu.

- Bu öksüz kızı senle evlendirelim istemişti, ben, ben istememiştim, dedikten sonra ağlamaya başlayınca Meryem ve Mahmut şaşırarak birbirine baktılar.

Meryem, hemen mutfağa koşup getirdiği bir bardak suyu,
-İçin lütfen diye uzatarak içmesine yardımcı oldu.
Nazife, bir kaç yudum aldıktan sonra gözünün yaşını yemenisinin ucuyla kurulayarak,
-Ah kuzum...o gün keşke "olur Hasan'ım deseydim ona, şimdi içim daha rahat olurdu...

Mahmut, onun yanına oturup elini avucunun içine alarak,
-Üzülme anne, o şimdi senin.Bize onay verdiğini hissediyordur, hem yazın gidecez ya mezarına o zaman da söylersin, deyince Nazife sakinleşerek "olur" manasında başını salladı.

Mahmut, o sırada çalan cep telefonundan Yavuz'un aradığını görünce,
-Efendim enişte, diyerek açıp, bir süre konuştuktan sonra, heyecanla onlara dönerek,
-Neşe...doğum yapmış, çok şükür o da bebek de çok iyiymiş.

Nazife ayağa fırlayarak,
-Oyyy! kuzum ana mı olmuş diye sevindikten sonra, sitemkar bir sesle,
-Hastaneye giderken niye bize haber etmemişler?

Mahmut onu sakinleştirmeye çalışarak,
-Ana... sen heyecanlanıp hastalanırsın diye dememişler... Ebi yanında gitmiş zaten.. çok şükür sağ salim kucağına aldı ya bebeğini, şimdi biz de varırız yanına...hadi hazırlanın da hemen hastaneye gidelim.

...

Aslan, Ebruli ve ailesine bu zor zamanlarında çok yardımcı olup, manevi olarak da destek olmaya çalışmıştı.Ebruli'nin işi ve annesiyle ilgilenmesi nedeniyle, babasının ölümünün üzerinden geçen altı aylık süre içinde pek fazla görüşme imkanı bulamamışlardı.

Görüşmelerinin birinde Aslan, onun karakter yapısını bildiği için mümkün olduğunca ikna edici bir tonla,
-Aşkım...anneni benim dairelerimden birine taşısak, sağlığı açısından daha iyi olmaz mı, ablan hamile, abinle sen de çalışıyorsun, biliyorum çok iyi ilgileniyorsunuz annenle ama, profesyonel bir de yardımcı tutsak, deyince,

Ebruli başını iki yana sallayarak,
-Annem daha yeni yeni toparlanıyor.Bu süreçte bizim onun yanında olup destek olmamız çok önemli.O evde babamla yıllarca birlikte yaşadılar, bir sürü anıları var... benim evime bile gelmeyi kabul etmiyor.Onu birden oradan ayırıp başka yere götürürsem, daha kötü olur diye korkuyorum.Şimdilik abim kapıcılık işini yürütmeye çalışıyor belki bir süre sonra tamamen taşınacaklar.

-Anlıyorum...o zaman, daha sık görüşemez miyiz, ben, seni çok özlüyorum.Evet senin durumunu anlıyorum ama, bu durum bizim birbirimizden uzaklaşmamıza neden olsun istemiyorum.Aksine bizi daha çok yaklaştırsın istiyorum, sen benim annemin en zor zamanlarında yanımızda oldun.Ben de senin bana güvenmeni hayatına daha çok almanı ve yaralarınızı beraber sarmayı istiyorum.Oysa sen bazı şeyleri sürekli gurur meselesi yapıp reddediyorsun...

Ebruli, biraz sıkkın bir şekilde,
-Aslan...yardımların ve anlayışın için sana sonsuz müteşekkirim ama, beni birazcık tanıdıysan ailemin ve benim senden maddi anlamda hiçbir şey kabul etmeyeceğimizi bilmen gerekiyor.Bana bir daha böyle bir şey teklif etmezsen çok sevinirim, deyince Aslan'ın canı sıkılmakla birlikte, bir daha bu konunun sözünü açmamıştı.

Fakat, Ebruli'den uzakta iken, içinde büyük bir boşluk hissediyorduO'nu çok özlemesine rağmen, bu yas sürecinde onun hislerine saygı duymak zorunda olduğunu biliyordu.Onun bu süreci atlattıktan sonra yeniden eski günlerine döneceklerini hayal ediyordu.

Ancak, Ebruli sanki gün gün daha da uzaklaşıyordu ondan.Son günlerde ne eskisi kadar arıyor, ne de, mesaj atıyordu.Ne kadar ısrar ederse etsin, yemekte görüşme tekliflerini bile bir bahane bularak reddediyordu.Aralarında bu konu açıldığında ise, sürekli ailesinin zor durumundan bahsederek geçiştiriyordu...

Aslan, hasretini çekse de, hassas olduğu bu dönemde yaralarının iyileşmesine izin vermenin en doğrusu olduğuna kanaat getirmişti.

Bu düşünceler içinde bunalınca, pencerenin önüne doğru yaklaştı.Gökyüzünde biriken ve esen sert rüzgarla hızla yaklaşan kara bulutlar biraz sonra çıkacak bir fırtınanın habercisi gibi görünüyordu.
Pencereyi açıp, yüzünü serin rüzgara doğru döndürerek,
-Dalgaların duruluncaya kadar bekleyeceğim sevgilim, diye fısıldarken başka bir fırtınanın bir süre sonra onların hayatlarını alt üst edeceğinden bihaberdi...

ASLAN'IN İNİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin