Meryem, o pazar günü için izin alabileceğini öğrenince, Mahmut'a mesaj atarak, buluşmak isterse müsait olduğunu söylemişti.
Mahmut da, mesajına verdiği cevapta, ona önceden bir yemek ısmarlamak için sözü olduğunu yazarak, Beykoz'daki bir restorana gelmesini istemişti.Meryem, bu sefer buluşma saatinden onbeş dakika kadar geç gitmişti restorana.
İçeriye girdiğinde Mahmut'un gelmiş olduğunu görünce,
yüzünde vakur bir ifade ile
yavaş adımlarla onun olduğu masaya doğru yürümeye başladı.O'na bakarken,"Aslında ona çok içini acıtacak laflar söylemek istiyorum, ama yüzünü görünce neden hepsini unutuyorum? Birazcık daha yanında kalabilmek, yüzünü bir dakika daha fazla görebilmek için suskunluğa mı sığınsam.Samimiyetim neden onun yüreğine işlemiyor? Daha nasıl ve hangi sözlerle ifade edebilirim sana sevgimi?Anlamak istemiyorsun beni, inanmıyorsan aşkıma.Susmam gerekiyorsa sabırla susmalı ve geri çekilmeliyim.Yanan yüreğinin buz gibi olmasını sağlar mı bu kaçış? Keşke keşke olabilse...peki ama neden olmuyor ..."
Mahmut, onu görünce ayağa kalkarak karşılarken, yüzünde biraz mahcup bir ifade vardı
Meryem onunla görüşmediği süre boyunca çok düşünmüştü.Birinin çok sevmek, onun da sevmek zorunda olacağı anlamına gelmiyordu.Sanki, ne kadar yakınlaşmaya çalışırsa, ters tepiyor ve uzaklaşıyordu ondan
İçinden," Muhtemelen yine aynı şeyleri söyleyecek, ben de bu sefer hiçbir konuda ısrarcı davranmayacağım, belki, böylesi onun ve benim açımdan hayırlı olandır" diyerek karşısındaki sandalyeye oturdu.
Mahmut,
-Hoş geldin, deyince başıyla selam vererek,
-Teşekkür ederim, dedikten sonra,
özlem dolu bakışlarla süzmüşlerdi birbirlerini.
Fakat, Meryem kinayeli bir şekilde,
-Mesajında konuşmak istediğin şeyler var demiştin...
Mahmut, başını sallayarak,
-İstersen önce yemeklerimizi söyleyelim, deyince, Meryem menüden bir tane seçerek sipariş verdi.Yemeklerini yedikleri süre boyunca bir kaç kelime haricinde konuşmamışlardı.Çaylarını içerlerken Mahmut ciddi bir yüz ifadesiyle,
-Meryem, sen bazı konularda haklı olsan da senin...benimle, gelecekle ilgili planların...diyerek susunca,Meryem aldırışsız bir tavırla,
-Merak etme...ben sonradan hata ettiğimi anladım.Geleceğe dair güzel hayallerim olsa da, inan çok fazla bir beklentim yok kimseden sonucunda geldiğim yeri biliyorum.Biz yurtta sürekli paylaşmayı ve var olanla şükretmeyi öğrendik.Çok kalabalık bir aile gibi olsak da, sonucunda belli bir yaştan sonra aslında yapayalnız olduğunu anlıyorsun, bana da bir dağ oldu yalnızlığım.Ben hep ona yaslandım, alışığım yani.Sonra dudakları zoraki bir gülümsemeyle kıvrılarak,
-Biliyorum, seni beni sevmeye zorlayamam, hele ki bana acıyıp sempati duymanın asla istemiyorum, anladım ki...bir daha görüşmemek en doğrusu bizim için...Mahmut, onu başı önünde dinledikten sonra,
-Meryem...diye söze başlasa da sanki, söyleyeceği doğru sözleri seçmekte zorlanıyor gibiydi.Biraz suskun kalınca, Meryem, ayağa kalkıp çantasını aldı.Tam yürümeye başladığı anda, arkasından Mahmut'un biraz cılız bir sesle de olsa,
-Meryem...seni...seviyorum, dediğini duyunca, bir an yerinde durakladı.Belki de, kulakları onu yanıltıyordu, o yüzden arkasını dönüp onun yüzüne bakmaya cesaret edemiyordu.Bir kaç saniye sonra Mahmut yeniden,
-Seni...çok seviyorum deyince, Meryem'in gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.Mahmut, yerinden kalkarak, yanına gidip onu kendine doğru çevirdi.Meryem ona öyle bakıyordu ki, bu bakışlarda hayretle karışık mutluluk emareleri vardı.
Mahmut,
-Lütfen ağlama, yalnızca...gülmeni istiyorum.Şimdi gel otur, diyerek onun yeniden masaya oturmasını sağladı.Sonra karşısına geçerek otururken,
- Ben,bugün bunu söylemek için görmek istedim seni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN İNİNDE
RomanceGenç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından haberi bile yoktu.Bu karşılaşma bir tesadüf müydü?Yoksa herşey bir planın parçası mıydı? Ya da acı dolu...