Ebruli, Aslan gittikten sonra, koltuğa uzanarak hıçkırıklara boğuldu.Diğer yandan, her ikisi için de bu ayrılığın doğru karar olduğuna kendini inandırıp, avunmaya çalışıyordu.
Aslan ise, arabaya biner binmez, ellerini direksiyonun üzerine koyup başını yasladı, Dudaklarından ,
Ebruli'nin ismi dökülürken daha şimdiden onu çok özlediğini düşünüyordu.Sonra yumruklarını sıkarak,
"Bu Aslan ne acılara katlandı, bu da geçecek" diyerek arabayı çalıştırıp, gaza bastı....
Ertesi sabah, Şahika Hanım kalktığında, dün geceyle ilgili hiç bir şey sormamıştı Ebruli'ye.Fakat, onların ayrıldığını muhtemelen Ebruli'nin yüzündeki hüzünden anlamıştı.
Anlayışlı bir sesle,
-İstersen...biraz çık hava al, deyince Ebruli, sahil kenarına inerek, yürümeye başladı.Şahika Hanım'ın yanında çalışmaya devam ettiği sürece, Aslan'la karşılaşması kaçınılmaz olacaktı, belki de birbirlerini her gördüklerinde acı çekeceklerdi.Diğer yandan, aylardır uğraşıp, yazmaya çalıştığı tezinin nerdeyse sonuna gelmişti.Üniversiteden bir ay sonrasına tez savunma günü verilmişti.
Yanında çalıştığı bu bir kaç ayda Şahika Hanım'dan çok şey öğrendiğini düşünüyordu.Tezi başarılı bulunursa, bunda onun da büyük payı olacaktı.O yüzden, belki, bir ay daha idare ederse, ondan sonra hiç istemese de, bir bahane bularak işinden ayrılmak istiyordu.
Biraz yürüyüp hava almak çok iyi gelmişti ona.Bir banka oturarak gözlerini kapadı. Denizden esen sabah meltemi yüzünü okşarken, "umarım Aslan'ı bir an önce unuturum, hedefime ulaşmak için yoluma devam etmek zorundayım" diye düşünüyordu.
...Ebruli, ondan sonraki bir aylık süreçte tezine odaklanarak çalışmalarını sürdürmüştü.Şahika Hanım da, o ara sanki kendini inzivaya çekmiş gibi Hisar Apartmanı'na pek uğramaz olmuştu Kanlıca'daki eve de çağırmıyordu artık onu.O da, belki kendince, onunla Aslan'ın daha az karşılaşmasını sağlamaya çalışıyordu.Meryem'den öğrendiği kadarıyla, Aslan da, Bursa'daki proje'nin tamamlanmasına az bir süre kaldığı için, on beş gündür orada kalıyordu.Oğlunu göremediği için Şahika Hanım'ın da canının sıkkın olduğunu söylemişti Meryem.
Tez savunma günü geldiğinde, üniversiteye erkenden gidip, heyecanla salondaki yerini aldı.Komite üyeleri gelip yerlerine oturunca, onları selamlayarak, tezini savunmaya başladı.Yaklaşık bir saat kadar süren bu savunmanın ardından, sıra komitedeki profesörlerin sorduğu soruları yanıtlamaya gelmişti.Oldukça zor sorularla onu terletseler de, sakin olmaya çalışarak hepsini birer, birer yanıtladı.
Bu süreç de, sona erince, hocalar tezi başarıyla savunduğunu söyleyerek tebrik etmişlerdi onu.Nihayet, hedefine ulaştığını hissediyordu.Öncelikle, annesini arayarak, müjdeyi ilk ona verdi.Sonra da, Şahika Hanım'ı arayıp, başarısını ona borçlu olduğunu söyleyerek, içtenlikle teşekkür etti.Şahika Hanım,
"Senin çok çalışmanın eseridir bu, tebrik ederim, bir gün birlikte kutlayalım bunu," demişti.Daha sonra sevincini onunla da paylaşmak isteğiyle, Meryem'in numarasına bastı.O'nun izin günü olduğunu ve yakınlarda olduğunu öğrenince,
-Hadi buluşup bir yerlerde kahve içelim, deyince, ikisi bir kafede buluşmak üzere sözleştiler.Ebruli, kafeye geldiğinde, Meryem'in ondan önce geldiğini görünce, selamlayarak karşısına oturdu.
Meryem onu kutladıktan sonra,
-Bu da küçük bir tebrik hediyesi, kusura bakmayın, size layık değil, diyerek
çantasından bir paket çıkarıp uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASLAN'IN İNİNDE
RomansaGenç bir yazar adayı olan Ebruli'nin yolu ünlü yazar Şahika Tecer ve oğlu Aslan'la kesiştiğinde geçmişten gelen sırların kahramanı olacağından haberi bile yoktu.Bu karşılaşma bir tesadüf müydü?Yoksa herşey bir planın parçası mıydı? Ya da acı dolu...