40

3.4K 249 7
                                    

Ebruli, onlara bakarken; "hepsi de özel kıyafetler giymişler" diye içinden geçirdi.İkisi biraz ilerleyince, onları fark eden Mehmet,
-Ooo, Aslancım hoş geldin dostum, dedikten sonra Ebruli'ye doğru soran gözlerle bakarak,
-Bu hanımefendi...?

Aslan,
-Ebruli...annemin asistanı,

Ebruli Aslan'ın onu "arkadaşım" yerine annesinin asistanı olarak tanıtmasına biraz şaşırmıştı.

Mehmet,
-Öyle mi, çok memnun oldum Ebruli Hanım,

Ebruli gülümseyerek,
-Ben de memnun oldum, diyerek elini sıktı.

Daha sonra, arkadaş grubunun yanına giderek herkesle tanıştığında onların biraz tuhaf bakışlarıyla karşılaşmıştı.Belki de, ona öyle gelmişti bilemiyordu.Fakat tahminince ilk bakışta bile, bu insanlar onun kendi camialarına ait olmadığını hemen anlamışlardı.

Gerçi, hemen hepsi hoş sohbet insanlardı.Ebruli'nin eğitim ve kültür düzeyi yüksek olduğu için, onların hiçbirinden geri kalan bir tarafı yoktu, fakat, garip ve bir o kadar bariz bir uyuşamama hali hissediyordu kendinde.

Maddi imkanları nedeniyle istedikleri her şeye çok çabuk ulaşabilen bu insanların 'küçük dağları ben yarattım" bir havası vardı.Belki bilinçli olarak yapmıyorlardı, davranışlarından ziyade, bakışlarından seziliyordu bu.Keza, aynı bakışları pek çok kez Aslan'ın gözlerinde de görmüştü.Bir çoğu yurt dışında eğitim almış ve kendi işlerini yürüten imsanlardı.Genç yaşlarına rağmen, dünya ülkelerini gezme şansı bulmuşlar ve her fırsatta paralarının onlara sunduğu nimetten fazlasıyla yararlanmışlardı.Taş evin önünün lüks araba ile dolu olmasından da anlamıştı Ebruli onların başka bir boyutta yaşadığını.

Her ne kadar, kendine güveni çok olsa da, onlar kadar rahat davranamıyordu.Belki de, yetiştirilme tarzı olarak böyleydi, o, daha mesafeliydi insanlara karşı.Hiçbir zaman çok parası olup, gönlünce harcayamamıştı ama, eksiklik hissettiği hiçbir konu da yoktu.O kendini mutlu hissediyordu bu da yeterliydi ona göre.
Yanında kitapları olduğu sürece de gittiği hiçbir yerde yalnız hissetmiyordu kendini.

Aslan, oradaki diğer insanlara da "annesinin asistanı" olarak tanıtmıştı Ebruli'yi.Henüz Aslan bile onu "arkadaşı" olarak kabul edememişken bu insanlardan bir samimiyet beklemenin doğru olmadığına kanaat getirdi.Kendi dünyalarına ait olmayan insanları hemen içlerine almak istemiyorlardı belli ki.O yüzden bir iki cümleden fazla konuşamamıştı kimseyle, Aslan'da
bunu fark etmiş.gibiydi.

Brunch bittikten sonra, Aslan onu maneje götürüp eğitmenle tanıştırdı.O, bir saat kadar eğitim alırken, Aslan ve arkadaşları her zaman bindikleri atlarını alarak, çoktan yeşil kırlara doğru sürmeye başlamışlardı bile.

Eğitmen onu bir atla tanıştırırken,
-İsmi "beyaz melek" deyince, Ebruli dikkatlice ata baktı.Gerçekten çok güzel olan bu kır kısrak, uzaktan bir ayın doğuşu güzelliğinde görünüyordu.Yanına gidip onu okşarkan, atla aralarında garip bir iletişim hissetti.İçinden "Ne kadar tatlısın" diye geçirirken at da sanki, sevildiğini anlamış gibi munisleşmişti.

Eğitmen,
-İyi huylu bir attır, fakat, her at gibi bu da çabuk ürkebilir, yine de, ani hareketler yapmamaya dikkat edin, dedikten sonra, ata nasıl binmesi gerektiğini uygulamalı olarak öğretmeye başladı.

Önce, atın yuları eğitmenin elinde iken, sonra serbest bırakmış ve Ebruli, atın üzerinde tek başına dönüp durmuştu manejde.Eğitmenin yanına döndüğü zaman,

ASLAN'IN İNİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin