29

4K 275 9
                                    

Aslan çıktıktan sonra, Ebruli bir süre daha dışarıdaki manzarayı seyretti.Artık, güneş yavaş, yavaş boğazın üzerindeki kızıl bir baştan uzanan sarı saçlar gibi, dökülmeye başlamıştı yeryüzüne. Uzun süreden beri ilk defa, güneşin doğuşunu bu kadar güzel bir manzaradan izliyordu. Yavaşça pencereyi açarak, dışarıdaki havayı derin derin içine çekmeye başladı.

O anda, Orhan Veli Kanık'ın 'Derdim Başka' şiiri dudaklarından istemsizce dökülmeye başladı.

Sanma ki, derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya,
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden,
Ben ki, her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha aşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka...

Şiiri okurken, gözlerinden sicim gibi yaşlar indiğini görünce, şaşırarak elini kalbinin üzerine götürdü.Yıllardır içinde biriktirdiği üzüntüler, sanki gözyaşından atlara binmiş, doludizgin yanaklarından aşağıya doğru koşuyorlardı.

Nedense, ağladıkça içinde büyük bir rahatlama hissediyordu.O'nu bu kadar duygusallaştıranın, karşısında gördüğü bu muhteşem manzara mı, yoksa dün akşam yaşadığı hadiselerin tesiri mi olduğunu tam olarak bilemiyordu.

Gözlerinin yaşını silip, yatağa doğru yürüyerek üzerinde duran eşofmanı giyindi.Bu; muhtemelen misafirler için evde bulundurulanlardan biriydi.Daha sonra, odadan çıkarak katta bulunan lavaboya giderek elini yüzünü yıkadı.Yüzünü dikkatlice incelediğinde, göz kenarındaki hafif bir kızarıklıktan başka bir iz görmeyince rahatladı. Kremini almak üzere çantasını açtığında; Aslan'ın kitabevinde ona verdiği merhemi görünce, biraz parmağının ucuna sıkarak, kızarıklığın üzerine sürdü.Sonra, onun bütün gece yanında oturup, ilgilendiğini hatırlayınca,

-Geçirdiğim kazayı duyunca acıdı herhalde, mutlaka hadisenin evinde olması nedeniyle de sorumluluk hissetmiştir, diye mırıldandı.

Aslında, durumunu öğrenince ona karşı acıma duymuş olmasından rahatsızlık hissetmişti. Eskiden beri, insanların hikayesini duydukları zaman ona karşı acıyan bakışlarını görmekten hoşlanmıyordu.O yüzden de, çoğunlukla saklamıştı insanlardan fakat, hiçbir şeyin sır olarak kalmadığı gibi bu durum da illa ki, bir vesileyle öğreniliyordu.

Tekrar uyuyamayacağını hissedince, yavaşça merdivenlerden inerek, dış kapıya yöneldi.O sırada, mutfaktan çıkan Meryem'i görünce şaşırarak,
-Sen...ne zaman geldin? Yani dün akşam göremedim seni,

Meryem, gülümseyerek biraz kısık bir sesle,
-Akşam, ben bu katta mutfaktaydım hep, aşağı inemediğim için görmediniz beni, sonra da siz hastalanınca, Aslan Bey bu kattaki odaya taşıdı sizi.Ben bakarım dedim ama, kendisi ilgilenmek istedi sizinle.

Ebruli başını sallayarak,
-Öyle oldu maalesef, sağolsunlar layıkıyla ilgilendiler.

-Peki siz bu saatte nereye gidiyorsunuz?

-Biraz bahçede dolaşmak istedim sadece.

-Anladım fakat kapı şifrelidir, şifresi 167980 dışarıdan bu şekilde açılıyor ama içeriden bu paneldeki düğmeye basarak da açabilirsiniz.

Ebruli teşekkür ederek kapıyı açtı.

Meryem arkasından,

-Ben, şimdi çayı demliyorum, sabahları hala serin oluyor, siz de fazla dolaşmayın üşütürsünüz, diye seslenince,

ASLAN'IN İNİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin