-Multimedia, Fools Garden - Lemon Tree
"Ceren! Gelirken şarj aletimi de getirsene!"
"Tamam!" Diye seslendim aşağıdan seslenen Evren'e. Ben de odanın içinde ileri geri yürüyüp duruyordum. Biraz sonra kendimi tekrar camın önünde bulduğumda koltuğa oturdum. Aklım Yankı'daydı.
Elimde tuttuğum telefon çaldığında hemen yanıtladım. Yazgı Abladan haber bekliyordum zaten.
"Alo?"
"Cerencim?" Dedi o da. "Nasılsın tatlım?"
"Aynı abla." Dedim hemen. "Nasıl Yankı?"
Benim zorumla hastaneye gitmiştik. Başına direkt darbe almadığını söylese de benim gibi annem de tamamen emin olmak için ısrarcı olmuştu ve pansumanla birlikte gereken tüm kontroller yapılmış, film çekilmişti. Korktuğum gibi bir şey yoktu ama göğsünde bir ezilme vardı beni endişelendiren. Tek tesellim kaburgalarında çatlak benzeri bir şey olmamasıydı. Ardından babam ve Gökhan Amca'yla karakola da gitmişlerdi. Kimden şikayetçi olacağını, korumak istediği kızı o da bilmiyordu ama darp raporuyla birlikte ifade vermişlerdi yine de. Babamın eve dönmesinin üzerinden yaklaşık iki saat geçmişti. Eve gittiğinde Yankı'yla da çok az konuşabilmiştim ama bir saatten fazladır Yankı'ya ulaşamıyordum. Abarttığımı biliyordum ama panik halinde Yazgı Ablaya mesaj attığımda Yankı'ya bakıp hemen geri döneceğini söylemişti bana.
"Uyumuş tatlım." Dediğinde rahat bir nefes aldım.
"Ay çok sağ ol." Dedim rahatlamış bir şekilde. "Öyle mesajlaşırken birden susunca korktum."
"Uyuyakalmış herhalde, telefonu da elindeydi." Dedi Yazgı Abla. "Hiç şaşırmadım çünkü çok halsizdi eve geldiğinde de. Zorla bir şeyler yedirdik, duş aldı odasına gitti sonra."
"Çok mu kötüydü?" Diye sordum endişeyle.
"Tatlım hiç bilmiyorum ki ben de ilk defa böyle görüyorum onu." Dedi o da aynı endişeyle. "İyiydi desem yalan olur."
"Of, Yankı ya..." dedim sıkıntıyla.
"Güzelim üzülme, çabuk toparlar o."
"Bilmiyorum ki."
"Ne yapalım biliyor musun? Sen buraya gel, bir konuşuruz kahve içeriz. Yankı'yı da görmüş olursun. Olur mu?"
"Rahatsız etmeyeyim sizi şimdi."
"Ceren duymamış olayım." Diye kızdı. "Sen misafir misin? Gel işte dertleşiriz biraz."
"Tamam o zaman, annemle bir konuşayım da. Gelirim, olur mu?"
"Tamam tatlım bahçedeyim ben. Öpüyorum."
"Görüşürüz abla." Dedikten sonra telefonu kapattım. İçimin rahat etmesi açısından Yankı'yı görmem çok iyi olabilirdi gerçekten.
Ayağa kalkıp Evren'in şarj aletini de masasından alıp aşağı indim. Babam, abim ve Evren oturma odasında maç izlerken şarj aletini koltuğa bıraktım ama beni gördüklerinden bile şüpheliydim.
"Annem nerede?" Diye sordum bana en yakın oturan abime.
"Kim?" Diye sordu bakışlarını televizyondan ayırmadan.
"Annem." Diye gözlerimi devirdim. Kimden bahsediyor olabilirdim acaba?
"Mutfak." Dedi robot gibi. Mutfakla birleşik olan oturma odasındaydık ve annem mutfakta olsaydı onu kesin görürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Humor"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛