-Multimedia, Radiohead - High and Dry
"Hadi iç şunu."
Parmaklarımla alnıma masaj yapmayı bırakıp başımı kaldırdım. Görkem önümdeki bardağı bana doğru itiyordu.
"Canım istemiyor." Dedim arkama yaslanıp. Papatya çayı yapmıştı. Sinirlerimi yatıştıracağını söylüyordu ama genelde papatya çayı hiçbir işe yaramadıkça daha çok sinirlenenlerdendim ben.
Görkem karşımdan kalkıp gelip yanıma oturdu. Sandalyesini bana doğru çevirdikten sonra uzanıp benim sandalyemi de kendine çevirdi. "Sessizliğin çok üzücü oluyor biliyor musun?" Diye sorduğunda gözlerine baktım. Bir elimi tutup, "Gerçekten." diye ekledi.
Yarım saat önce, Samet artık adını düşünmek bile istemediğim kişiyi yanımızdan götürdükten sonra sinirlerime hâkim olamayıp ağlamaya başlamıştım. Ona karşı olan düşüncelerim uzun zamandır içimde birikiyordu ama bardağı taşıran son damla, epey etkili bir damla olmuştu. Derse gitmesini söylesem de Görkem beni o hâlde tek bırakmamış, kafeye getirmişti. Sevgi Teyze geç gelecekti bugün, o yüzden yaşadıklarımı bir de ona anlatmam gerekmemişti.
Yol boyunca konuşmayıp sessiz sessiz ağladığımda Görkem bunun kendime gelmem için daha etkili bir yol olduğuna karar verip herhangi bir ısrarda da bulunmamıştı. Şimdi ise doğal olarak olanları öğrenmek istiyordu.
"Ne söyleyeyim?" Diye sordum.
"Ne söylemek istersen."
Ne söyleyebilirim ki, diye düşündüm. O kızın sesi zaten devamlı kafamın içindeydi, aynı şeyleri dillendirmek istemiyordum.
"Keşke onu parçalasaydım." Diye başımı salladım. "Niye tuttun beni?"
"Karşına muhatap aldığın insan senin gibi biri değil." Dedi Görkem. "Ne kadar çirkinleşeceğini gördük, ben sonunda sana zarar gelebilecek hiçbir şeye izin veremem."
"Ne yapabilirdi ki bana?"
"Bilemezsin. Okulun içinde kavga da edemezsin, çok ciddi bir suç bu."
"Önce o beni itti."
"Seni mental olarak da yıpratırdı."
"Şimdi yıprattığından daha mı çok?"
"Cerenim ben yapılması gerekeni yaptım." Diye elimi sıktı. "Sakin olup, uyuyup uyandığında ne demek istediğimi anlayacaksın."
"Bizi nasıl buldun orada?" Diye sordum bu kez. İlk şokla soramadığım sorular aklıma geliyordu.
"Hemen geliyorum deyip gelmedin, merak ettim." Dediğinde fotokopi çektirirken mesajlaştığımızı hatırladım. "Gelip bakayım dedim, girişte Samet'le karşılaştım. Seni az önce arka kapıdan çıkarken görmüş, tam dediği yere bakıyordum sizi gördük. Seni itiyorken gördüm, nasıl koştuğumuzu hatırlamıyorum bile."
O an sinirden öyle gözüm dönmüştü ki gelip beni geri çekene kadar Görkem'i fark etmemiştim bile.
"Nasıl o raddeye geldiniz?" Diye asıl soruyu sordu.
"Görkem kız bana sataşmak için bahane arıyor, bilmiyor musun?" Dedim arkama yaslanıp. "Fotokopicide sıra bekliyordum yine saçma sapan konuşmaya başladı, kaç defa sustum bir şey demedim. En sonunda o kadar saçmaladı ki 'herkesin zeka seviyesini kendininkiyle eşdeğer sanma' dedim. Çıkınca peşimden geldi, yok işte sen bana ne dedin, nasıl dedin. Sonra da en azından geri zekâlı olmak senin gibi-" dedikten sonra durup bir derin nefes aldım. "Senin gibi.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Humor"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛