14- "Ben hapşırayım sen çok yaşa."

8.1K 614 182
                                    


-Multimedia, Thirty Seconds To Mars - Walk On Water


"Ceren?" diyen Görkem'in sesiyle başımı sallayarak gerçekliğe döndüm.

"Efendim?"

"İğne istedim, duymadın." Dedi şüpheyle bana bakarak.

"Dalmışım." Derken elimdeki toplu iğne kutusundan bir iğne çıkarıp verdim. Katlardaki panolara haftaya yapılacak gezinin afişlerini asıyorduk.

"Fark ettim." Dedi imalı bir sesle. "Bir şey mi oldu?"

"Yok." Dedim diğer panoya ilerlerken. Kalan afişlerden birini daha Görkem'e verdim asması için birkaç iğneyle birlikte.

"Ceren?" diye sordu yine aynı ses tonuyla. Afişi astıktan sonra boş koridorda bana döndü. "Neye canını sıktın yine?"

"Hiçbir şeye." Dedim ben de ona bakarak.

"Ceren? Seni tanıyorum biliyorsun değil mi-" derken duraksadı. "Kaan mı geldi yanına yine?"

"Hayır, onunla alakası yok." Dedim hemen. Kaan'a bulaşmaya yer arıyordu zaten.

"Ne oldu o zaman?"

"Bir şey olmadı." Dedim.

"Kim?" dedi ikna olmadığını belli edercesine.

"Yankı." Diye itiraf ettim sonunda.

"Ah, o mesele." Dedi başını sallayarak. "Ne oldu?"

"Dün konuştuk." Dedim duvara yaslanıp. "Konuştuk gibi aslında. Ben istemediğim sürece bana kendimi rahatsız hissettirecek bir şey söylemeyeceğini, sadece bana değer verdiğini bilmem gerektiğini söyledi."

Tamı tamına böyle söylemişti. Hatırlıyordum çünkü gece boyu bunu düşünmüştüm.

"Sana söylemiştim." Dedi Görkem omuz silkerek.

"Evet."

"Sen de ona değer veriyorsun." Dedi gayet emin bir şekilde.

"Evet." Dedim yine. "Ona da söyledim."

"Biliyorum." Dedi otomatik olarak ama hemen ardından sustu.

"Görkem?" dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Tahmin edebiliyorum yani." Diye çevirdi.

"Görkem?" deme sırası bendeydi bu sefer. "Ben de seni tanıyorum, biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum." Diye mırıldandı. "Tamam, bunu söylememem gerekiyordu ama Yankı'yla konuştum ben de dün."

"Nasıl?"

"Oturalım bari şöyle." Dedikten sonra duvarın önüne oturdu. Benim de yanına oturmamı bekledikten sonra devam etti. "Dün seninle konuştuktan sonra beni aradı."

"Ne dedi?"

"Aslında öyle bir şey söylemeyecekti ama kendini tutamıyor." Dedi hafifçe gülerek. "Zamana ihtiyacın olduğunu söylemiştim. O da biliyordu zaten ama söylemiş işte."

"O konuda hâlâ aynı fikirdeyim."

"Biliyorum. O da farkında." Dedi yine. "Ama bunu bir ilân-ı aşk olarak düşünme zaten henüz. Hassasiyetini biliyor, o an söyleyivermiş işte."

"Farkındayım." Dedim ben de. "Rahatsız olduğumdan falan değil de, bilmiyorum işte."

"Anlıyorum." Dedi omzumu sıkarak. "Kafanı karıştıracağından korkuyorsun ama konuşurum onunla, merak etme."

KülkedisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin