"Of, Evren! Sana laf yetiştiremeyeceğim." Dedim parmağımı zilden çekmeden. "Adam gibi oynasaydınız, bana ne?"
Evren de benimle eş zamanlı olarak kapıya vuruyordu. "Adam gibi oynadık biz. Sen düzgün bağırsaydın."
"Benim bağırmamla maç mı kazanılıyor? Tezahürat da bir yere kadar-" diyordum ki annem elinde süpürge sapıyla kapıyı açtı.
"Ne oluyor çocuğum?" dedi geri çekilirken. "Zır zır kafamı şişirdiniz! Maçı mı kaybettiniz siz yine?"
"Evet, kaybettiler." Derken ayakkabılarımı çıkarıp eve girdim. Ayakkabılarımı tekrar görünce maçtaki yeşil gözlü çocuğu hatırladım istemsiz olarak ve sinirim tekrar tepeme çıktı.
"Olsun, sonraki maçı kazanırsınız." Dedi annem mutfağa girerken.
Evren'in de siniri tepesinde olduğu için konuyu kapattı. "Ben yukarı çıkıyorum anne!" diye seslendi merdivenlerden çıkmaya başlarken.
Annem tekrar en sevdiği aktivite olan evi süpürme işine başlayınca cevap vermeyeceğini anlayarak ben de Evren'in peşine takıldım. Ayaklarımı sertçe vura vura yukarı çıkarken Evren arkasına dönüp öldürücü bakışlarından birini attı bana. "Düzgün yürü Ceren."
Ben de ona ters ters bakıp aynı şekilde çıkmaya devam ettim. Ama benim salak ikizim Evren, arkası dönük bir şekilde merdivenden çıkmanın sonuçlarını öngörememişti ne yazık ki. Son basamağa geldiğinde yere yapıştı ve tam dibimde düştüğü için ben de onun üstüne yapıştım.
"Yavaş Evren!"
"Yuh kızım ya!" diye söylendi. "Kalksana üstümden! Kardeşiz biz."
Kafasını yere vurup saçlarını çekiştirdim. "Gerizekâlı! Kardeşinim ben senin."
"Ben de onu diyorum zaten."
"Evren sen ne boş insansın." Diye söylenerek üstünden kalktım. "Hem suçlu hem güçlü. Düzgün yürümeyi bilmiyorsun, senin yüzünden ben de düşünce suç benim mi oluyor?"
"Sen daha boş insansın." Derken o da kalktı.
"Sen daha boşsun." Diye inatlaştım.
"Sen."
"Hayır, sen."
"Ceren sen daha boş insansın diyorsam öyledir."
"Evren amma boş konuştun." Derken odanın kapısını açtım. "Of! Ne boş bir muhabbet bu ya."
"Sen başlattın." Derken yanımdan geçip yatağına yayıldı.
"İyi." Dedim ben de kendimi yatağıma bırakırken. "Büyüklük bende kalsın."
On yıl önceki hâlimize dönmüştük yine. Biz hiç büyümüyorduk gerçi.
"Eee?" diye konuyu değiştirdim sonunda. "Buluştunuz mu Yankı'yla?"
"Evet." Dedi bana dönerken.
"Hâlâ gıcık mı?"
"Yankı gıcık değildi Ceren." Dedi gözlerini devirerek. "Sen ondan hoşlanmıyorsun sadece."
"Hâlâ aynı yani." Diye mırıldandım.
"Siz ne yaptınız Nida'yla?"
"Kafedeydik." Dedim kısaca. "Oturduk öyle."
"Başka kim vardı?"
"Kimse." Dedim. "İkimiz vardık."
Ben onun bir şey demesini beklerken suratımın ortasına yediğim yastıkla çığlık attım. "Ne oluyor be?" diye bağırarak doğruldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Humor"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛