-Multimedia, Panic! At the Disco - High Hopes
"Günaydın Ceren!" diye bağırarak odaya giren Evren beni uyandırma konusunda pes etmeyecekti anlaşılan.
O yüzden başımın altındaki yastığı çekip yüzüme kapattığımda, "Günaydın mı?" diye sordum. "Gün aymış gibi mi duruyor?"
Ayak sesleri yaklaştıktan sonra hızlıca yüzümden yastığı çekti. "Uyan."
"Niye?" diye sordum tek gözümü açıp. "Pazar günleri saat beşte uyanılır diye bir kural mı var?"
"Saat beş değil." Derken diğer göz kapağımı da kendi eliyle açtı.
"Ne fark eder?" dedikten sonra başımı çevirip gözümü elinden kurtardım. "Bırak uyuyayım."
"Uyan." Dedi tekrar. "Pikniğe gidiyoruz."
"Komik şey seni." Dedim gülerek. Yorganıma sarılıp ona sırtımı döndüm.
"Sabah sabah sana şaka yapacak gibi mi duruyorum?" diye sordu bu sefer de yorganı çekiştirirken. "Uyan hadi. Pikniğe gidiyoruz."
"Ne yapıyoruz?" diye sordum bu kez ona dönüp. Güçlükle gözlerimi de açtım.
"Algılama problemlerin mi var Ceren?" diye sordu başını sallayarak. "Pikniğe gidiyoruz. Piknik. Gitmek. P-i-k-n-i-k."
"Niye ya? Havaya baksana."
"Mart'tayız."
"Marta gireli daha on gün bile olmadı. Hem piknik nereden çıktı ya? Git hadi uyuyayım."
"Ben gidersem önce abimi sonra da babamı yollarım. Onlara da git hadi dersin."
"Sen ciddi misin?" diye sordum dirseklerimin üzerinde doğrulup. Gayet ciddi görünüyordu.
"Kızım sana niye pikniğe gidiyoruz şakası yapayım ya? Kalk hazırlan işte, çıkacağız birazdan."
"Nereye gidiyoruz? Kimle gidiyoruz? Ve benim neden son anda haberim oluyor?"
"Dün akşam tavuk gibi yedide uyumasaydın haberin olurdu."
"Yorgundum." Diye kendimi savundum. "Ayrıca bu piknik fikri kimin başının altından çıktı?"
"Annem ve kankalarının."
Annem ve kankaları. Elvan Teyze ve Sevgi Teyze.
"Tabii ki." Diye söylendim. "Başka kimin başının altından çıkabilirdi ki?"
Odanın kapısı tıklatılıp açıldıktan sonra abim içeri girdi Evren cevap veremeden. "Günaydın yavrum, hazırlan hadi. Çıkacağız. Evren, sen de bana yardım et."
"Günaydın abi." Dedim bu sefer gerçekten yataktan çıkarak. "Nereye gidiyoruz?"
"Kızılcahamam."
Neden diye sorgulama kısmını yolda yapmayı düşünüyordum çünkü abim gerçekten acelesi varmış gibi hareket ediyordu. Evren'le birlikte odadan çıktıklarında ben de hâlâ bu saatte ve bu havada piknik için Kızılcahamam'a gidiyor olmamızda bir mantık aramaya çalışıyordum.
Sabahın bu saatini – yedi falan oluyor- ve gideceğimiz yeri göz önünde bulundurduğumda şıklık zerre kadar umurumda olmadığı için eşofman giydim. Sırt çantama gerekli olabileceğini düşündüğüm şeyleri doldurduktan sonra aceleyle ben de yatağımı toplayıp odadan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Mizah"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛