-Multimedia, Maroon 5 - Memories
"Ceren!"Evren saatlerdir bağırıp duruyordu. Ya hâlâ sevincini yaşıyordu, ya da artık başka bir derdi vardı ama bir süre önce cevap vermeyi bıraktığım için bilemiyordum.
Ben aynanın önünde saçlarımı örerken onun da bu kez merdivenlerden çıktığını duydum.
"Ceren Ceren!" Diyen sesi yaklaştı ve en sonunda aynadan kapının önündeki yansımasını gördüm. "Ceren aynı okulu kazandık kızım!"
Sabah 11 gibi yerleştirme sonuçları belli olmuştu ve tabii ki ben de çok sevinmiştim ama aralıksız beş saat sevinecek kadar abartmıyordum bu durumu.
"Evet Evren, farkındayım. Harika." Derken bunu kaçıncı kez söylediğimi bilmiyordum.
"Aynı okuldayız. Hepimiz." Dedi yine. Arkama geçip omuzlarımı sarstı.
"Evren saçımı örüyorum, sallama." Diye omuzlarımı kurtardım.
Evren'in de yüzlerce kez söylediği gibi, aynı okuldaydık. Tercih döneminde hep birlikte uzun uzun kafa patlatmıştık ve son olanlardan sonra hiçbirini başka bir şehirde yalnız bırakma niyetim yoktu. Tercih listemizdeki tüm okullardan en az birer öğrenci bulup hepsinin görüşünü alıp, sürekli okuldaki hocalarımızla fikir alışverişinde bulunmuştuk. En sonunda Görkem küçüklüğünden beri hayalini kurduğu mimarlığı, Evren'le ben onunla aynı okulda diş hekimliğini, kafası hepimizden farklı çalışan Yankı ise endüstri mühendisliğini kazanmıştı. Tercih listesinin başlarına bizimle birlikte olması için Ankara'yı yazdığımız Nida ise İzmir'i kazanmıştı ama en azından istediği bölüm olan hukuk onu bekliyordu artık.
Sınavların bitişini doğru düzgün kutlayamamıştık kaza sonrası yüzünden; bitmesi bizi aman aman rahatlatmamıştı da ama şu an üstümden ciddi anlamda koca bir yükün kalktığını hissedebiliyordum.
"Hadi hazırlan bir an önce." Diye beni düşüncelerimden ayırdı Evren. "Herkes bizi bekliyor."
"Hazırım ben." Dedim ama kimsenin bizi beklediği yoktu zaten. Hep birlikte Sevgi Teyze'nin kafesine gidecektik ve bizi götürecek olan Yankı'yla da daha beş dakika önce konuşmuştum zaten. Bir işi yoktu, bahçede Bruno'yla oynuyordu.
"Ben iniyorum o zaman."
"Tamam, geliyorum ben de." Dedikten sonra hızlıca saç örgümü bitirip odanın içinde toka aramaya koyuldum. Normalde aynanın önünde olması gereken toka kutum şu an orada değildi. Evren iki ayağımı bir pabuca soktuğu için aceleden nerede bıraktığımı da doğru düzgün hatırlayamıyordum.
Banyoda bırakmış olabileceğim düşüncesi aklıma geldiğinde hızlıca oraya yöneldim ama bir güm sesiyle birlikte gözümün önünden yıldızlar geçmeye başladı.
"Ceren! Hadi- oha!" Evren'i duydum.
Ben banyoya doğru ilerlerken odanın kapısı o kadar ani açılmıştı ki neye çarptığımı görmemiştim bile.
"Lan Ceren iyi misin?" Dediğini duydum telaşla "Ne işin var kızım kapının dibinde?"
Kapıya çarpmışım.
"Ceren bir şey desene ya." Derken gelip yüzümdeki ellerimi indirdi ve ben de gözlerimi açtım böylelikle. Yüzümün sağ tarafı, özellikle gözümün altı, zonklamakla beraber yanmaya da başlamıştı. Şu an tek tesellim burnumun bu çarpışmadan ucuz kurtulmasıydı çünkü o hızla çarptığımda yüzüm kapıya dönük olsaydı burnumun kırılmama gibi bir ihtimali yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Humor"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛