-Multimedia, The Lumineers - Charlie Boy
Rüyamın alakasız bir melodiyle bölündüğünü anlamam biraz uzun sürdü, evet.
Şu an duyduğum melodinin aslında gördüğüm şeylerle alakası olmaması gerekiyordu ama içinde olduğum şeyin rüya, rüyama sızan sesin de telefonumun zil sesi olduğunu biraz geç kavrayabilmiştim.
Yerimden sıçrayarak yatağın içinde telefonu aramaya başladım. Gözkapaklarımı zar zor aralayabildiğim için günün hangi zaman diliminde olduğumuzu da ayırt edemiyordum doğal olarak. Horlamasındaki ritim bile değişmemiş olan Evren'i uyandırmama gibi bir çabanın içine girmeden tek gözümle ekranda görebildiğim 'Nida' yazısının çağrısını yanıtladım.
"Alo?" dedim henüz uyanamadığım için çatlayan sesimle.
"Günaydın Ceronimo!" diyordu Nida benim aksime gayet enerjik bir sesle.
Gerçekten gün ayıp aymadığını anlamak için saate baktım.
10.42
"Günaydın Nida." Dedim esneyerek. Bu saatte beni rüyasında mı gördüğünü sormak için ağzımı açacaktım ama konuşmama izin vermedi.
"Tam beşte seni almaya gelirim." Dedi şakıyarak.
"Tamam, gelmeden önce haber ver, hazırlanırım-" dedim otomatik olarak ama sonra konuştuğum kişinin Nida olduğunu –İstanbul'da olduğunu- hatırladım. "Ne?"
"Bil bakalım ben neredeyim?" dedi gülerek.
"Ankara'da mısın?" dedim yatakta doğrulup. Uyanmaya başlıyordum sanırım yavaş yavaş.
"Evet!" dedi heyecanla.
"Sen şaka yapıyorsun!" diye bağırdığımda Evren'in ritmik horlaması bozulmuştu.
"N'oluyor lan?" diye fırladı yataktan. Saçları birbirine girmişti ve gözlerini doğru düzgün açamıyordu bile.
"Nida gelmiş!" dedim aynı heyecanla.
"Of, Ceren!" diye söylenirken tekrar başını yastığa gömdü. "Bir şey oldu sandım."
"Bir şey oldu, Nida gelmiş!"
"Hoş gelmiş." Dedikten sonra bana sırtını dönüp yattı tekrar. "Çığlık atmadan önce haber ver."
"Nida ciddi misin sen?" diye sordum telefona dönüp.
"Evet," dedi hemen. "Doğum günümü Ankara'da kutlamam lâzım."
"Bugün senin doğum günün!" diye bağırdım bu sefer.
"Kızım çığlık atmadan önce haber ver demedim mi ben?" diye homurdandı Evren ama umurumda değildi şu an.
"Evet!"
"Gelsene şimdi, beşe kadar ne yapacaksın?"
"Havaalanına şimdi indim, anneannemle teyzem beni akşama kadar salmazlar muhtemelen."
"İnanmıyorum ya, niye haber vermedin dün?"
"Sürpriz!" dedikten sonra arka planda gürültülü sesler gelmeye başladı. Havaalanından çıkmıştı sanırım. "Neyse, senin de işin varmış zaten tam o saatte bitmiş olur."
"Nereden bili-"
"Görkem." Demesine gerek yoktu aslında; gayet tahmin edilebilir bir cevaptı çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Humor"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛