-Multimedia, Phillip Phillips - Magnetic
"Sen hâlâ sadece deliler gibi sana âşık olduğumun farkında değil misin Külkedisi?"
Külkedisi.
"Yankı.." diye başladım ama diyeceğimi bilmiyordum. Doğrudan gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu, ses tonumdan ne hissettiğimi anlamaya çalışıyor gibiydi ama aynı zamanda bir o kadar da yorgun görünüyordu. Gözleriyle bir şey söylemek istiyordu ama ben bu konuda çok başarısızdım.
"Lütfen." Dedi sessizce, elini saçımdan çekmeden. Birbirimize bakmaya devam ettik. Şu an aramızda oluşan çekimi hissetmemek aptallık olurdu. Ben bile bunun sinestezim olmamasına rağmen farkındaydım.
Benden bir adım gelmediği sürece onun bana bunu söylemeyeceğini biliyordum ama bu sefer anlıyordum, bu çekim inkâr edilemezdi.
O yüzden yapmak istediği şeyi anlayıp ondan daha hızlı davrandım. Kollarımı beline dolayıp başımı boynuna yasladım ve ona sarıldım. Kaynağının ne olduğunu bilmediğim ferah bir kokusu vardı ve yüzümü yasladığım boynu fazlasıyla sıcaktı. Sırtımda birleşen elleri beni kendine yasladığında sıcaklığını daha iyi hissedebiliyordum.
Ona sarılmak, içinde bulunduğumuz durumda doğru da olsa yanlış da olsa mükemmel bir şeydi. Belki de şu an bu sarılmanın tatlılığı, iki haftadır onu 'özlüyor' olmamdan kaynaklanıyordu, bilmiyorum.
Geçen zamana dair bir fikrim yoktu. Belki on saniye, belki bir dakika, belki üç dakika sonra Yankı sırtımdaki ellerinden birini nazikçe saçlarımda dolaştırırken kulağıma fısıldadı.
"Neden senden uzak duramıyorum?"
"Neden benden uzak durmaya çalışıyorsun?" diye sordum ben de. O cevap vermeyince devam ettim. "Ben sana güvenmeye başlamışken hem de."
Böyle bir şey dememi beklemiyordu; ellerimin altındaki bedeninin gerilmesinden anlayabiliyordum bunu.
"Neden?" diye sordum yine. Bu sefer kollarımı çözdüm ve ondan uzaklaştım. Ondan bana geçen sıcaklık da anında kayboldu. "Neden tam da ben sana güveniyorken bunu yaptın?"
Bahsettiğim şeyin ne olduğunu anlaması için tekrar gözlerime bakması yeterli olmuştu.
"Seni bekleyeceğimi söyledim. Senden bir başkasının varlığını duyana kadar."
Yine bilmece gibi konuşmaya başlamıştı. Ve benim bu sefer pes etmeye niyetim yoktu.
"Nasıl bir başkası?"
"Aklında başka biri varken senin kafanı karıştıracak biri değilim." Derken tekrar aramıza mesafesini koymuştu. Sanki az önce sarıldığım kişi o değilmiş gibi.
"Aklımda başka biri varken mi?" diye sordum kaşlarımı çatıp. Doğru duyduğumdan emin olmak istiyordum. Ben hiçbir zaman ona böyle bir şey söylememiştim. "Sen ne zaman benden böyle bir şey duydun?"
"Önemi yok." Diye mırıldandı.
"Önemi var." Dedim ben de. "Ama hata bende, özür dilerim. Asıl benim, aklında başka biri varken senin kafanı karıştırmamam gerekiyordu."
"Beni yanlış anlıyorsun." Dedi başını iki yana sallayıp.
"Daha bu sabah Eda bizzat gelip bana seni sorduktan sonra burada oturup seninle böyle bir konuşma yapmamam gerekiyordu." Derken omuzlarımdaki ceketi çekip elime aldım. Pes ediyordum çünkü sabahtan beri sürekli kendilerini belli etmeye eğilimli olan gözyaşlarımı bu sefer Yankı'nın önünde dökmeye niyetim yoktu. Ona değil, kendime kızıyordum daha çok. "Sana sarılmamam gerekiyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Humor"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛