-Multimedia, Barns Courtney - Glitter & GoldOdanın perdeleri gürültüyle iki yana açılınca yattığım yerde huzursuzca kıpırdandım.
"Ceren hadi kalk kızım."
Oysaki ben kendimi daha az önce uykuya dalmış gibi hissediyordum.
"Cereeen?" Dedi annem tekrar.
Güçlükle göz kapaklarımı araladığımda tepemde dikiliyordu. Odadaki ışığı kabullenemeyen gözlerimin üstüne kolumla perde yaptım.
"Günaydın güzel kızım." Dedi annem benim bir şey söylememe fırsat vermeden. "Hadi, kalk. Çok işimiz var."
"Ne işimiz var?" Dedim mırıldanarak.
"Pazara gideceğiz."
"Gidin."
"Hep beraber pazara gideceğiz."
"Anne benim ne işim var pazarda ya?" Diye sızlandım. "Uyumak istiyorum. Saat kaç ki?"
"Altıya geliyor." Dediğinde neden sanki az önce uykuya dalmışım gibi hissettiğimi anlamıştım. Gece uyumam dördü bulmuştu.
"Altıya mı geliyor? Bu saatte zorun ne anne?"
"Kızım pazara erken gidilir, kalk hadi. Herkes hazır seni bekliyor."
"Anne daha gündüz olmadı, of." Diye söylenerek yatakta doğruldum. "Ne işimiz var bu saatte pazarda? Daha pazar bile kurulmamıştır ki."
"Biz gidene kadar kurulur. Erfelek'te organik köy pazarına gidiyoruz, yolumuz uzun. Ankara'ya elimiz boş mu dönelim? Her şeyin doğalı burada."
"Ben niye geliyorum?" Diye hayatı sorgulamaya başladım. Ben oturur pozisyona geçtiğimde annem de odanın içinde dolanarak çantasına bir şeyler yerleştiriyordu bir yandan.
"Gezmiş olursun işte, fena mı?"
"Fena." Dedim kollarımı iki yana açıp esnemeye çalışırken. "Bu saatte fena."
"Hadi elini yüzünü yıka. Üstünü giyin, çıkacağız birazdan."
İtiraz etmemin bir fayda etmeyeceğini anladığımda yataktan kalktım ve ayaklarımı sürüye sürüye odadan çıktım. Ben uyuyalı daha iki saat bile olmamıştı, o yüzden sersem gibi hissediyordum kendimi gözlerim yarı açık bir şekilde banyoya giderken.
Esneyerek koridoru geçtiğimde bir şeye çarpmam da o yüzden fazla şaşırtıcı değildi.
"Ay-" diye başladığımda dirseklerimden tutanın Yankı olduğunu gördüm. "Affedersin Yankı, görmedim."
"Günaydın Külkedisi." Dedi kollarımı bırakırken. Benim aksime onun hiç de yeni uyanmış gibi görünmediğini ve saçlarının ıslak olduğunu fark ettim. Ben ise henüz aynaya bile bakmamıştım ama üstümde pijamalarımla burada dikilirken saçlarımın karmakarışık olduğuna emindim. Üzerimde hâlâ uykunun taptaze izleri duruyordu.
"Günaydın Yankı." Dedim saçlarımı biraz olsun dizginlemek için omuzlarımın arkasına atarak. "Saçların niye ıslak?"
"Duş almıştım, kurumadı daha." Dediğinde yüzümde beliren şaşkınlık ifadesini görünce ekledi. "Koşudan geldim."
Ben uyuduktan biraz sonra uyanıp koşuya çıkmış olmalıydı şu an duşunu bile aldığına göre. Bu temposuna bir türlü ayak uyduramıyordum.
"Çok erken uyanmışsın." Çıkarımında bulundum.
"Biraz öyle oldu bugün." Dedi gülümseyerek. "Ben seni bekletmeyeyim Külkedisi, hazırlanacaksın galiba."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Humor"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛