-Multimedia, Imagine Dragons - Birds
Birkaç saniye boyunca durup bekledim. Sakin kalıp Yankı'nın dediklerini yapmalıydım çünkü panik hâlinin bana hiçbir faydası olmadığı gibi ekstradan bir de zararı oluyordu ve o hâldeyken Yankı'ya da hiçbir yardımım dokunmazdı.
Sakin kalmam gerektiğinin farkındaydım ama gözyaşlarım bunu uygulama konusunda bana direniyor gibiydi.
"Canım sen iyi misin?" diye beni düşüncelerimden ayran bir ses duydum. Az önce ambulansın geleceğini söyleyen kızlardan birinin sesiydi. Yanımıza gelip dizlerinin üstüne çöktü onlar da. Geçmişte aklımın bir köşesinde kalan ilkyardım bilgilerini hatırlamaya çalıştım. Bıçaklanma olaylarında kan kaybını önlemek için bıçağın çıkarılmaması gerekiyordu ama bizim şu an öyle bir seçeneğimiz yoktu maalesef, bıçak burada değildi. O yüzden kanamayı azaltmak için tampon yapma seçeneği devreye giriyordu. Seri hareketlerle üstümdeki hırkayı çıkarıp bir top hâline getirdikten sonra Yankı'nın yarasına bastırdım. Kumaşın diğer tarafına birkaç saniye içinde geçen kan lekesi beni korkutuyordu.
Başımı salladım hızlıca. Kucağımdaki Yankı'nın zayıf nefes alışverişlerine odaklanmaya çalışıyordum ki gecenin sessizliğini yaran ambulans sesi duyuldu. Başımı çevirip arkaya baktığımda az sonra ambulans sert bir frenle yanımda durdu. İçinden inen görevliler koşarak yanımıza geldiğinde etraftaki sesler artık bir uğultu hâlinde gelmeye başlamıştı.
"Çocuk bıçaklandı." Dedi yanımdaki kızlardan biri. "Kız da kendinde değil galiba."
Kendimdeydim.
Eğer yaranın üzerine baskı uygulamazsam çok daha fazla kan kaybedeceğini bildiğim için olan gücümü bunu yapmaya vermiştim sadece. Kendimde değil gibi görünme sebeplerimden biri bu, diğeri de kramplar girmeye başlayan midemdi.
"Sedye!" diye seslendi sağlıkçılardan biri.
"Hanımefendi siz iyi misiniz?" dedi başka bir diğeri de.
"Ben iyiyim." Dedim titreyen bir sesle. "Siz onu bırakabilirsiniz artık."
"Nasıl bırakayım?" diye sordum başımı kaldırıp. "Bastırıyorum, kan-"
"Siz merak etmeyin." Dedi kadın olan. "Gerekli müdahaleyi yapacağız, bırakın şimdi."
Sedye yanımıza geldiğinde Yankı, güçlü kollar tarafından kucağımdan uzaklaştırıldı. Sedyeye alınan Yankı'dan ellerimi ayırmadan onlarla birlikte ayağa kalktığımda dik durmakta güçlük çekiyordum midemin ağrısı yüzünden.
Arka kapısından ambulansa bindiğimizde görevlilerden biri çantamı, cüzdanımı ve Yankı'nın hırkasını uzattı. "Bunlar sizin mi?"
"Evet." Dedim çatlayan bir sesle. Onları getirip yanımdaki boşluğa bıraktığında ben de Yankı'nın yattığı yerin yanında köşeye çöktüm. İlgilendikleri için bıçak yarasına artık bastırmıyordum ama sağ eline kenetlenmişti ellerim.
'Ama en önemlisi sakin ol. Elimi tutmaya devam et.'
"İsminiz neydi?" diye soran biri kafamdaki sesleri uzaklaştırdı.
"Ceren." Dedim otomatik bir şekilde.
"Peki Ceren," dedi çaprazımda oturan adam. Yankı'ya müdahale eden adama bir şeyler uzatıyordu. "Arkadaşın reşit mi? Arayabileceğimiz bir yakınını biliyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Humor"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛