-Multimedia, Twenty One Pilots - Cut My Lip"Her şeyi hatırlıyor musun gerçekten?" diye sordum dışarıdaki ağaçlardan birinin gölgesine oturunca. Kantinden çıktıktan sonra arka bahçeye gelmiştik ön taraftaki gürültüden uzaklaşmak için.
"İçinde sen varsan, evet." Dediğinde yanaklarımın yanmaya başladığını hissedebiliyordum. Yankı'nın gözlerime bakarak böyle şeyler söylemesine hiçbir zaman alışamayacaktım sanırım.
"Mesela?" diye sordum. Nida şu an yanımda olsaydı Yankı'ya güzel bir şey söylemedim diye beni azarlardı ama bu ilişkideki romantik taraf ben olamayacaktım hiçbir zaman.
"Mesela, ilk hatırladığım şeylerden biri kırmızı şapkan." Diye başladı. "Anneannen almıştı. Arka bahçede saklambaç oynarken kaybettiğini fark etmiştin. Cerulean blue'yu ilk kez o zaman görmüştüm. O zaman adını bilmiyordum tabii, benim için hüzünlü bir maviydi sen üzgünsün diye."
Yankı hatırlatmasaydı o şapka şu an aklımın ucundan bile geçmezdi.
"Bisiklet sürmeyi öğrendiğin günü de hatırlıyorum." Diye devam etti. "Dört tekerlekli sürüyordun normalde. Sonra hepimiz iki tekerlekli sürüyoruz diye Adil Amca'ya bisikletinin diğer tekerleklerini de söktürmüştün. Kerem Abi sana yardım edecekti ama kabul etmemiştin. Pedalları dört tam tur çevirdikten sonra dengen bozuldu, düştün. Bisikletinin önündeki sepette üç tane papatya vardı, düşünce onlar da ezildi. Ağlamıyordun ama seni yerden kaldırmaya geldiğimde 'Ben kalkarım.' Derken ilk defa orada prussian blue'yla karşılaştım. Onun da ismini bilmiyordum ama acı çektiğin için kötü bir maviydi o da."
"Ben kalkarım mı dedim gerçekten?" diye sordum şaşkınlıkla. Bu kadar detayı hatırlayabilmesi inanılmazdı.
"Beni sevmiyordun Külkedisi." Dedi gülümseyerek. "Elimi tutmadın, kendin kalktın. Dizin kanıyordu ama acımıyor dedin."
"Fazla gururluymuşum."
"Fazla inatçıydın." Diye bir düzeltme yaptı. "Hâlâ da değiştiğini söyleyemem."
"Şu an elini uzatsan tutarım, değiştim." Dedim ben de gülerek.
Elini uzattı.
Ben ağaca yaslanmıştım, o da karşımda bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyordu. Elimi ona uzattığımda iki elinin arasına aldı. Avuçlarındaki bu sıcaklığa alışmam gerekiyordu.
"Sonra gitmeden önce saçını kestim benimle gelmen için." Diye devam etti. "Çivit mavisini sık sık görüyordum ama tam anlamıyla ilk defa o zaman tanıştım. Herhangi birine karşı kullandığın duygusuz sesindi. On yıl sonra buraya gelene kadar da bir daha konuşmadın benimle."
Onu bisikletten itip kaşını yardığımı atlıyordu.
"Sen aşka inanıyor musun?" diye sordu birden. Hazırlıksız yakalandığım için kaşlarım çatıldı hafifçe. Üzerinde pek yoğunlaştığım bir konu değildi aslında.
"Sevginin varlığına daha çok inanıyorum." Diye doğrudan o an içimden geçenleri söyledim. "Aşk abartılıyor bence."
"İkisi arasındaki fark ne?" diye sordu bu sefer. Bu yüz ifadesini biliyordum, sesimi okuyacaktı.
"Aslında aşk diye bir şey olduğunu düşünmüyorum." Diye itiraf ettim. "Bence sevgi ve onun boyutları vardır. Çok sevmeyi aşk sanıyoruz."
"O zaman hiç âşık olmadın?" diye sordu. Dikiş izi olan kaşı hafifçe yukarı kalkmıştı.
"Olmadım." Dedim omuz silkerek. Dediğim gibi, aşk denen şeyin abartılmış sevgi olduğunu düşünüyordum.
"Bence hiç âşık olmadığın için böyle düşünüyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Humor"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛