Kendimi daha iyi hissetmeye başladığımda laboratuvarda bizi bekleyen Evren ve Görkem'in yanına inmiştik daha fazla merak etmemeleri için. Görkem olayı bildiği için içeri girdiğim ilk anda ayrıldığımızı anlamıştı doğal olarak; Evren ise moralimin bozuk ve hasta olduğunu düşünmekle yetinmişti.
Elbette beni aldatan birinin arkasından günlerce ağlayarak yas tutacak değildim ama en azından bugün kafamı toparlamak için kendimi iyi hissetmediğimi ve eve gitmek istediğimi söylemiştim. Okul kapısının önünde ayrılmadan önce bana sarılıp kulağıma, "Kendini iyi hissettiğinde beni mutlaka ara." Diyen Görkem'e sessizce teşekkür ettikten sonra eve gidene kadar da hiç konuşmadım. Evin önünde Yankı'dan ayrıldığımızda bana üzülmememi haykıran yarım bir gülümsemeyle baktığında ben de ona aynı şekilde karşılık vermeye çalıştım teşekkür için. Evren de zaten bir şeyler olduğunun farkındaydı ama ben anlatmak istemezsem üstelemeyeceğini biliyordum. O yüzden biraz yalnız kalmam için ben odaya çıktığımda o da acıktığını bahane ederek mutfakta kaldı.
Yaklaşık iki saat sonra odaya geldiğinde yatıyordum. Uyuyup uyumadığımı kontrol etmek için yüzüme doğru eğildiğinde uyumadığımı anladı ama bir şey demeden yanıma yattı. Arkam ona dönük olduğu için yüz ifademi saklamama gerek de yoktu zaten.
Ama biraz sonra dayanamayıp sessizliğini bozdu.
"Ceren neye moralin bozuldu?" derken bana sarıldı. "Görkem arayıp nasıl olduğunu sordu. Ona sordum ama söylemedi-"
"Kaan'la ayrıldık." Diye sözünü kestim.
"Niye?" diye sorarken böyle bir şey beklemediğinin farkındaydım.
"Başkasıyla görüşüyormuş." Diye dünyanın en saçma açıklamasını yaptım ama bana yapılan açıklama da buydu zaten.
"Ne demek başkasıyla görüşüyormuş?" diye sorarken doğrulup oturur pozisyona geçti.
"Başkasıyla görüşüyormuş işte." Dedim sırt üstü yatıp. "Öyle söyledi."
İçinden ettiği küfürleri dışa vurmamaya çalıştığını anladım yüz ifadesinden. Çenesi birden kaskatı olmuştu ve bana bakmıyordu şu an. Hiçbir şey söylemeden ayağa kalktığında kapıya yöneldiğini fark ettim.
"Evren." Dedim ben de doğrulup. "Nereye?"
Bir şey söylemeden kapıya ulaştığında ben de yataktan çıkıp yanına gittim. "Evren?" dedim kolunu tutup.
"Başkasıyla görüşmenin ne demek olduğunun farkındasın, değil mi Ceren?" diye sordu bana dönüp. "Seni aldattığının farkındasın yani?"
"Farkındayım, teşekkürler." Dedim. "Ve beni aldatan biri için tüm hayatımı başıma yıkmayacağımın da farkındayım. Sen de biraz sakin olup oturur musun şuraya?"
Eğer şu an karşısında ağlayıp sızlıyor olsaydım beni dinlemeden Kaan'ın yanına giderdi mutlaka ama kendimden emin duruşum bir adım gerilemesine sebep olmuştu. Aklından neler geçtiğini biliyordum. Neredeyse iki yıllık bir ilişkimiz vardı ve aldatılma sonucu gelen ayrılıkta nasıl bu kadar soğukkanlı durabildiğimi merak ediyordu ama sorunun cevabı zaten kendi içindeydi: Aldatılmıştım ve şu an ne kadar ağlasam da sızlansam da bu Kaan'ın umurunda olmayacaktı. Kaldı ki umurunda olsa bile gözyaşlarıma değmeyeceğini kanıtlamıştı bana bugün.
O yüzden hem kendimi avutmam hem de Evren'i sakinleştirmem pek uzun sürmedi. Üstünden bir hafta geçtiğinde kendimi o kadar iyi hissediyordum ki ben bile şaşırmıştım bu duruma. Bir boşluğa düşeceğimi düşünüyordum ama aksine, Kaan dışında uğraşmam gereken bir sürü şey olduğunu fark ettim. –Evet, anne YGS ve LYS kesinlikle bu listenin başında geliyor.- Her şeyden önce kendimi rahatlamış hissediyordum çünkü devamlı kıskançlık konusunda tartışmam gereken biri yoktu artık hayatımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Hài hước"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛