Hani filmlerde başroldeki kız perdeden sızan güneş ışığıyla huzurlu bir şekilde uyanır ya, işte o sadece filmlerde oluyor. Gerçek hayatta bugün de olduğu gibi daha sesli dış etkenler tarafından uyandırılıyoruz. Bugün ise o görevi annem üstlenmişti.
"Bak hâlâ uyuyorlar! Çocuğum ben kime diyorum kalkın diye? Abiniz kalktı bile, hadi."
Belki biraz daha bağırır sonra pes edip gider diye Evren de ben de uyuyor gibi görünmeye devam ettik. Ama annem bugün tam formundaydı; pes etmedi.
"Ceren? Hadi kızım, prensesim benim kalk."
Gözlerimi bile açmadan, "Yemezler anne." Dedim.
Bende başarısız olan annem bu sefer de odanın diğer tarafına ilerledi.
"Evren, oğluşum benim. Hadi kalk."
"Anne çocuk mu seviyorsun ya? Oğluşum ne?" diye söylendi Evren.
"Ne var oğlum değil misin?"
"Anne sen git kızını uyandır ya. Uyumak istiyorum ben."
"Bana ne." Diye araya girdim. "Ben de uyumak istiyorum."
"Sabaha kadar şu şeyin başındaydınız yine biliyorum." Dedi annem. 'Şu şey' dediği şey bilgisayar oluyor.
"Anne kaç yıl okuyup doktor olmuşsun hâlâ bilgisayara şu şey diyorsun." Derken dirseklerimin üzerinde doğruldum.
"Her neyse." Diye omuz silkti annem. "Siz anlıyorsunuz işte."
"Tamam anne." Dedi Evren. "Hadi, uyuyacağız biz."
"Oğlum uyunur mu bu saatten sonra?"
"Anne saat daha on." Dedim telefonumun saatine baktıktan sonra. "Genelde bu saatten sonra uyunur."
"Uyunmaz kızım uyunmaz." Diye ısrar etti annem. "Akşam misafir var hem. Elvan Teyzenler gelecek."
İkiz olmanın getirdiği özellikle, "Elvan kim ya?" dedik aynı anda Evren'le.
"Elvan değil, Elvan Teyze. Ayıp." Dedi annem. Artık tamamen uyandığımızı anlayınca yatağımın ucuna oturdu.
"Elvan teyze kim?" diye sordu bu sefer Evren.
"Oğlum hatırlamıyor musun Elvan Teyzeni?" dedi annem çok tuhafmış gibi.
"Hatırladım, tamam." Dedi Evren. Yatakta oturur pozisyona geçti ve dağınık saçlarını karıştırdı. "İngiltere'den döndüler mi?"
"Türkiye'ye döndüler. Buraya taşınıyorlar tekrar."
Biraz daha düşündükten sonra ben de hatırladım. En yakın aile dostlarımızı uyandığım ilk dakikalarda hatırlayamamıştım doğal olarak. "Aaa, Yazgı abla mı?" dedim. "Geri mi dönüyorlar?"
"Evet, Yazgı da buradaydı ya zaten." Dedi annem. "Akşam bize çağırdım ben de."
"İyi de akşam geleceklerse biz niye sabahın köründe kalkıyoruz?" diye sorulabilecek en mantıklı soruyu sordu Evren.
"Temizlik yapacağım oğlum ben, kalkın hadi." Dedi temizlik hastası annem. "Kahvaltı hazır, babanla abin sizi bekliyor."
"Tamam, iniyoruz şimdi." Diye pes etti Evren.
"Hadi, ben iniyorum. Yüzünüzü yıkayıp gelin." Dedikten sonra merdivenlerden indi.
O gittikten sonra Evren'le aynı anda birbirimize döndük. Artık bir sabah klasiği hâline gelmiş olan banyoyu kapma yarışının ilk aşamasıydı bu. Ve Evren benim boşluğumdan yararlanıp banyo kapısı ona daha yakın olduğu için koşarak banyoya girdi ve kapıyı suratıma kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Külkedisi
Hài hước"Hey, Külkedisi!" diye seslendi ayakkabımın tekini veren çocuk. "İsmini öğrenemeyecek miyim?" "Üzgünüm, Beyaz Atlı Prens. Öğrenemeyeceksin." Sinestezik bir çocukluk aşkı okurken biraz da eğlenmek isteyenleri buraya alalım! 💛