Ayağımın altındaki taşa bir tekme atıp burun kemerimi tuttum. Sinirlerim git gide bozuluyor,sinir kat sayım göklere ulaşıyordu.
"Ne için bu kadar sinirlisin Mia?,"diyen Bora'ya döndüm. O bir taşın üstüne oturmuş ağzınada kurumuş bir ot parçası almış ve bana bakıyordu.
"Sence niye Bora? Sabahtan beri buradan kurtulmaya çalışıyoruz ama yok. Bir yol yok. Kahretmesinki bir yol yok. "
Bora ağzındaki otu eline alıp bana baktı.
"Buraya girdiğimize göre çıkacak bir yolda olmalı. Birasabırlı ol ve sakin ol...,"deyip gözlerini kısarak bakmaya basladı bana ve ayağa kalktı. Otu bir kenara atarken konuşmak miçin araladı dudaklarını.
"Sakin ol diyeceğimde sen asla sakin olamazsın. Her an patlamaya hazır bir bomba gibisin,"dediğinde göz devirdim.
"Ben öyle değilim,"dediğimde sırıttı.
"Peki bunları söylerken bile sinirlenip kızarman?"
Tamam kabul ediyorum. Sinirliysem,sabırsızsam ne olmuş? Burada bir hiçliğin ortasında yok oluşa adım adım yaklaşırlen kimse benden bir şekilde sakin kalmamı istemesin.
"Tamam şimdi buradan nasıl çıkacağız. Onun bir yolunu bulmaya çalışalım,"diyen Bora ileriye doğru ilerlerken ben de arkasından yürüyordum.
"Özür dilerim. Sana bağırmamalıydım."
Bora birden durup bana baktı. Yüzünde şefkatli bir tebessüm oluşurken yanıma gelip elimi tuttu.
"Ben sana istesemde kızamam,küs kalamam. Lütfen özür dileme. Hem biz arkadaş değil dostuz,sırdaşız,kardeşiz,birbirimize kimse yokken aileydik. Ve hâlâ aileyiz. Şimdi benim miniğim gülümse. O güzel kalbinin kırılmasını istemiyorum. O güzel yüzün kırışırsa mutsuzluktan Lodos seni beğenmz ona göre,"deyip burnumu sıktığında gözlerim kocaman açıldı.
"Lodos... Lodos'ta benimleydi. Ya ona bit şey olduysa?,"dediğimde Borasıkıntıyla nefes alıp verdi. Elini saçlarından geçirip ileriye doğru bktı.
Eğer burada olsaydı karşımıza çıkardı. Dua edelimki o şimdi iyi olsun. Dua etmekten başka çaremiz yok. Peki tamam hadi gidelim eminim bir yol vardır. Bir girişi varsa çıkışıda vardır öyle değil mi?,"deyip elimi bırakmadan yürümeye başlayınca ben de onunla birlikte yürümeye başladım.
'Umarım, umarım bir çıkışıda vardır.'
Ne kadar yürüdük bilemiyorum ama bana her yer aynı geliyordu alabiğine çimenlik bir alan,çiçekler,ileriden gelen akan suyun sesi...
Yorulduğum için kendimi çimenliğe attığımda elimden tutan Bora'da benimle birlikte yere düşerken kafalarımız çarptı.
"ALLAH canını almasın senin kafam kırılıyordu. Yetmedi az daha aklım çıkıyordu."
Onun bu haline ağrıyan kafamı öfeleyerek gülüyordum.
"Ya Bora kapat çeneni. Sabahtan beri canım çıktı yürümekten. Keşke büyükbabama sorsaydık nasıl çıkacağımızı. Heyecandan unuttum gitti,"dediğimde ofladı.
"Tamam o zaman biraz oturalım ve dinlenelim."
Beş dakikaya yakın bir süredir sessizce oturuyorduk. Kuş cıvıltıları,ağaçların arasından geçen rüzgarın yapraklarla dansından oluşan o güzel melodi ve akan suyun sesi... o kadar güzel bir senfoniydiki anlatılmaz yaşanırdı. Kalbim huzurla dolarken aklıma gelen soruyla yerimde rahatsızca kıpırdandım.
'Bunu aileme ve arkadaşlarıma nasıl anlatacaktım?'
"Sen de mi nasıl söyleyeceğini düşünüyorsun?,"diyen Bora'yla ona dönüp başımı olumlu anlamda salladım,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Krallık 2👑
Fantasy❕Kitap düzenlenmeye alınacaktır.❕ İlk kitabı okumanız şiddetle tavsiye edilir! Saklı Krallık'ın kaderi artık Mia ve arkadaşlarının omuzlarındaydı. Ya kurtaracaklar ya da yıkacaklardı. İyiler ve kötüler... bunlar her zaman vardı. Hep iyiler ve kötüle...