Kağan Ağır adımlarla saraya doğru ilerliyordu etraftaki ağaçlara ve renk renk çiçeklerle bezeli yola bakarken kapının onu yanlış yere gönderdiğini düşünüyordu.
"Ben niye saraya geldim? Şimdi onca yolu geri mi gideceğim?,"deyip elini ensesine atan Kağan aynı şekilde yoluna devam etti.
"Bu kapının aklında zoru var herhalde. Lodos'ta yokki burada ben kiminle eğleneceğim şimdi?,"diyerek iç çektiğinde sarayın bahçesinde bir kargaşa olduğunu farkettiğinde sırıttı.
"Bana eğlence mi çıktı ne?"
Ağır adımlarını hızlandırıp sarayın ön bahçesine doğru koşmaya başladığında 'anne gitme!' diye bir ses yankılandı kulaklarında.
'Anne ne olur gitme bırakma beni'
Duyduğu ses onu yerine çivilemişti adeta. Bir anda kendini tüm o kargaşanın ortasında bulduğunda sağına soluna baktı. 'Bu insanları daha öncede görmüştüm' diye aklından geçirirken ondan az ötedeki kadında takılı kaldı gözleri.
Güneş gibi sapsarı saçları,bembeyaz teni ve yeşil gözleriyle yerdeki küçük çocuğa donuk bakışlarla bakan o kadın.
Bacakları titriyor nefesi kesiliyordu. Dolu gözlerle o kadına doğru yürümeye başladığında o kadında bakışlarını Kağan'a çevirdi.
"Anne"
Herkes yavaş yavaş silikleşmeye başlarken Kağan annesine bakıyordu. Artık onu rüyalarında bile göremiyordu eskisi gibi gelmiyordu rüyalarına.
"Seni özledim."
Kağan'ın sol gözünden yanağına süzülen gözyaşı oradadanda yere düşmüştü. Kağan burnunu çekip annesine doğru adımlamaya başladı.
Onu o kadar özlemiştiki... ona olan özlemini dile getirmek için kelimeler yetmezdi. Annesine yaklaştığında annesinin yeşil gözlerindeki soğuklukla ürperdi.
Annesi hiç ona böyle bakmamıştıki. Annesi hep Kağan'a sevgi dolu bakmıştı babasını kaybettiklerinde annesine sarılıp ağlamıştı saatlerce. Babası öldükten sonra hem annesi hemde babası olmuştu annesi Kağan için.
"Anne neden böyle bakıyorsun bana? Ben seni çok özledim,"dediğinde ağzından bir hıçkırık firar etti. Annesi ona bakmadan konuşmaya başladı.
"Beni utandırıyorsun Kağan. Bir bebek gibi ağlamaktan vazgeç. İnanamıyorum sen nasıl benim çocuğum oldun?,"deyip elini alnına koyan Fayla ile dumura uğramıştı Kağan.
"A-anne,"dediğinde Fayla elini Kağan'a doğru uzatıp 'dur' işareti yapmıştı.
"Oğlum olduğundan utanıyorum Kağan. Hiçbir işe yaramayan beceriksiz bir çocuksun."
Annesnin dediği her bir kelime Kağan'ın kalbinde deprem etkisi yapıyordu.
"Sen hiçbir zaman iyi bir evlat olamadın. Hep beceriksiz ve başarısızdın. Bende seni bu yüzden terkettim Kağan,"diyerek ona dönen Fayla'nın gözündeki boş bakışlar Kağan'ı daha çok üzüyordu.
Fayla Kağan'a yavaş yavaş yaklaşıyordu. Kağan ise gözyaşlarını silip ona yaklaşan annesine baktı.
Hayır bu annesi olamazdı. Annesi bu kadar taş kalpli ve gaddar bir kadın değildi. O bu dünya üzerindeki en iyi anneydi ve bu kadın annesine benzer ama asla annesi olamayacak biriydi.
'Bak anne.Gittin ve korkum oldun. Sen benim en büyük korkumsun anne'
Diye içinden geçiren Kağan ile Fayla'ya benzeyen yaratık gerçek formuna dönüştüğünde Kağan kocaman gözlerle karşısındaki beyaz saçlı canavara bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Krallık 2👑
Fantasy❕Kitap düzenlenmeye alınacaktır.❕ İlk kitabı okumanız şiddetle tavsiye edilir! Saklı Krallık'ın kaderi artık Mia ve arkadaşlarının omuzlarındaydı. Ya kurtaracaklar ya da yıkacaklardı. İyiler ve kötüler... bunlar her zaman vardı. Hep iyiler ve kötüle...