Bu İşin Bir Sonu Yok.

1.3K 155 59
                                    

Vedalar belki çok zor gelirdi insana. Ama gitmek gerekirdi. Bazen kendin için bazen de karşındaki için. Gitmeler kalmalara göre zordu, bazılarına. Gitmeler... anılarda geride kalıyor muydu? Nereye gidersen git peşinde değil miydi anılar? Ya peki geride bıraktığın kişi ya da  şeyler yüzünden vicdan azabı? O seni terk ediyor muydu?

Kaç gündür iğrenç zamanlar geçiriyordu Mia. Bunu belli etmesede öyleydi. Geride bıraktığı ondan hoşlanmasalarda bir ailesi vardı ve şimdi onlarıda özlemişti. Ablasının dediğine göre değişmişlerdi. Annesi daha ilgili olmuştu mesela. Bu yüzünde bir tebessüme neden oldu Mia'nın. Ona şöyle sıkıca sarılıp 'anne' demeyi çok istiyordu. 

Dün kütüphanede çalışırken sihirlerle ilgili bir kitap görmüştü ve ordu düzenlemes için çalıştığı kitabı bir kenara bırakıp bir süre bununla ilgilendi. Sihire karşı bir ilgisi vardı. Belki bu ilgisi dayısından sonra daha çok gelişmişti. Dayısı o dünyanın en iyi  insanlarından biri olabilirdi. İlk gördüğü günü hatırladı birden prenses. Yüzünde bir gülümseme oluştu. 

Ona 'amca' dedirtme ısrarı gelince aklına kahkaha attı.

'Ne günlerdi onlar?' 

Dedi kendi kendine. Dayısı olmasına rağmen amca demişti bir zamanlar ona. Babasını kardeş olarak gördüğünden ötürü bu da sıkıntı değildi aslında. Bir an gözünün önüne babası ve dayısının nasıl güzel anlştıkları gelince gülümsedi ve kitabı açtı. 

Sayfalarını karıştırırken  bir yerde durdu.  Gözleri o sayfayı tararken aklından 'acaba yapsam mı?' diye geçirdi. Sahi o büyü yapabilir miydi? Annesi ona damarlarında bir büyücünün kanınında gezdiğini söylemişti eğer öyle bir yeteneği varsa yapabilirdi değil mi? Tıpkı dayısı gibi. Derin bir nefes alıp verdi.

Önceden birkaç ufak büyü yapmıştı. Ama bu başka bir boyuttu. Bu çok zor bir şeye benziyordu. Önce bir ayna bulmalıydı ama kütüphanede aynanın ne işi olurdu?

Etrafına bakarken az ilerideki küçük el aynasını gördü. Kitapların olduğu raftaydı ve ayın ışığıyla parlıyordu. Gülümsedi Mia. Hızla kalkıp aynayı aldığında bunun ablasının aynası olduğunu gördü. Doğru ya önceki akşam buraya gelmişti. Kendisine yardım için.

O zaman elinde ayna vardı.

Başını iki yana sallayıp az önce kalktığı yere oturdu.  Ve kitaptaki büyüyü mırıldandı aynaya bakarak. İşe yarayacak mıydı emin değildi. Ama bunu istiyordu.

Mia elindeki aynanın gümüş sapını sıktı ve yatağından kalktı. Dün gece olanlar... onu gerçekten üzmüştü. Zaten kaç gündür de iğrenç zamanlar geçiyordu. Bir de dünyadaki ailesini o şekilde görmek...

İki kızlarınıda kaybetmiş aile oldukça üzgündü ve sürekli kendilerini suçluyorlardı. İyi bir aile olamadıkları için.  Her şey para değildi. Para ile mutlu olunmuyordu. Olunsa bile uzun sürmüyordu. Şimdi o para kaybettikleri kızlarını getirtebilir miydi? Hiç sanmıyordu.  Anne ve babasının o üzgün yüzleri geldi hatrına tekrar Mia'nın. İyi bir anne ve baba olamadıkları için üzülüyorlardı. Sanırım hâlâ eski günlerin acısını çekiyorlardı.

Mia üzerindeki mavi ve gümüş renkteki hareketini pek kısıtlamayan zırhıyla oda da dolanıp duruyordu. Ablasını gönderebilseydi keşke. Belki bir nebze iyi hissedebilirlerdi.

"Şu savaş bittiğinde yanlarına gideceğim."

Başını kaldırıp tavana baktı. Onları özlemişti. Aynayı masasının üstüne koyacaktı ki koluna saplanan acıyla yüzünü buruşturdu. Dün merdivenlerden yuvarlanmıştı. Ve kolunu üstüne düşmüştü. Dayısı bir şifacıya gitmesini istesede o istememişti. İyi olduğunu söylesede hiç iyi değildi. Bir an da merdivenden nasıl düşmüştü sahi?

Saklı Krallık 2👑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin