Tüm çığlıklarım senken şimdilerde susmalarım oldun.
Gerilim tüm odayı kaplamıştı. Bu saatten sonra bir çıkış yoktu ve bunu odada ki herkes biliyordu. Sessizce yutkundu genç prenses. Acaba bu işin sonu nereye gidecekti? Kuzenine baktı sonra. Sahi o iyi miydi?
Elinde tuttuğu çatalı sıkıca kavramış dişlerini sıkmıştı. Yüzü kızarmış öylece gözlerini karşısındaki annesine dikmişti. Sinirliydi. Bu her halinden anlaşılıyordu. Peki ya kırgın ve kırık olduğu görülüyor muydu?
"Fayle."
Kraliçe Enva'nın sesi doldurdu kulakları. Tek ses onun sesiydi ve az sonra odayı kaplayan nefes alış veriş sesleri. Yıllardır çekip gitmiş olan birisi şimdi karşılarına çıkmıştı. Prens Kağan gözlerini annesinden alamazken prenses Fayle oğluna özlemle baktı. Derin bir iç çekti.
"Selam,"dedi Prenses Fayle. Herkes gördüklerine inanamıyordu. O şu an buradaydı,tam burada.
"Ne cürretle?,"dedi Prens Kağan elindeki çatalı biraz daha sıkarken ve devam etti. "Ne cürretle buraya gelirsin? Onca yıldan sonra hem de?"
Prenses Fayle dumura uğradı. Ama aslında biliyordu tüm bunların söyleneceğini. Sadece... bunu duymak incitmişti kalbini. Derin bir iç çekti Prenses Fayle. Gözleri hâlâ oğlunun üstündeydi.
"Bilinmeyen şeylere açıklık getirmeye geldim,"dedi bir an da. Herkes birbirine bakarken Kağan çatalı sert bir biçimde masaya vurdu.
"İyi konuşun o zaman. Ama ben gidiyorum,"dedi kendinden emin bir sesle. Yılarca anne özlemi çekmişti ve şimdi annesi 'bilinmeyenlere açıklık getirmek için' mi buradaydı yani?
'Saçmalık,' diye geçirdi içinden. Bunların hepsi birer saçmalık. Kağan kapıya doğru ilerlerken genç prenses arkasından seslendi.
"Dur Kağan böyle gidemezsin,"dedi ve ona doğru bir adım atmışken kolunda bir el hissetti.
"Bırak gitsin Mia. Biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var. Buna emin olabilirsin,"dedi Lodos.
"Ama...,"dedi ve durdu Mia. Gerçekten yalnızlığa ihtiyacı var gibi görünüyordu. O sırada Kağan kapıyı açıp çıkmıştı bile.
"Herkes boşaltsın yemek salonunu hemen,"dedi Kraliçe Enva otoriter bir sesle. Yemek masasının her bir yanında bekleyen dört hizmetli ve içeride ki üç muhafız toplam yedi kişi acilen yemek odasını terk ederken onlarda endişeliydi. Odadaki gerilim herkesi etkiliyordu.
Fayle iç çekti. Oğlunu çok üzmüştü bunu görebiliyordu. Gözlerini kapattı. Biaz sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Aradan geçen saniyelerin ardından açtı gözlerini. Karşısında merakla onu izleyenlere döndü.
"Ah nereden başlayacağım bilemiyorum,"dedi işaret ve baş parmağıyla burun kemerini tutan Fayle. Nereden başlayabilirdi başıda sonuda çok uzun geliyordu ona. Uzun,derin ve acılı. Bolca sancılı dönemleri de unutmamak gerekirdi tabii.
Kraliçe Enva yıllardır görmediği kardeşine doğru yürüdü. Onu yıllardır görmemişti ve hasret kalmıştı yüzüne. Onu o kadar çok seviyordu ki onsuz geçen günleri zehir gibi geliyordu. Bir taraftan kızı kayıpken diğer taraftan kız kardeşi çekip gitmişti. O günleri hatırladı Kraliçe Enva.
'Ne kara günlerdi öyle?'
Diye geçirdi içinden.
Tam kardeşinin önünde durduğunda kocaman sarıldı ona. Onu o kadar çok özlemişti ki bu özlem kelimelere sığar mıydı acaba?
"Seni çok özledim sevgili kardeşim,"dedi titreyen sesiyle Kraliçe Enva. Tek dileği ölmeden kızını görebilmek onun ağzından 'anne' kelimesini duyabilmek ve ailesini yine bir arada görebilmekti. İşte bu amacına adım adım yaklaşıyordu. Sadece Minra kalmıştı. Hırçın,sabırsız ve asi kardeşi Minra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Krallık 2👑
Fantasy❕Kitap düzenlenmeye alınacaktır.❕ İlk kitabı okumanız şiddetle tavsiye edilir! Saklı Krallık'ın kaderi artık Mia ve arkadaşlarının omuzlarındaydı. Ya kurtaracaklar ya da yıkacaklardı. İyiler ve kötüler... bunlar her zaman vardı. Hep iyiler ve kötüle...