Sorular...

2.7K 294 57
                                    

Karanlık korkutuyordur çoğumuzu. Simsiyah öncesi ve ya sonrası belli olmayan zifiri bir yalnızlık. Sonu ya da başı belli olmayan acılarımızın ansızın dirildiği o andır.Kokularmız işte o an çıkarlar zihnimizin en ücra köşelerinden. Akşamları düşünce kuyusu ilan eden biz miyiz yoksa akşamlar düşünmek,korkularımızın bizi ele geçirmei için mi var?

Zihnimdeki bu düşünceleri def edip tam tamına bugün  üç yıl olan pişmanlığımla yüzleşiyordum. Tekrar ve tekrar. Hergün her an... 

Bugün Mia'nın kayboluşunun üstünden üç yıl geçmişti işte tam bu gün kaybolmuştu. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Yıldızlar ışıl ışıldı. O çok severdi bu havaları. Dayanamaz bahçeye çıkar bahçedeki minderlerin üstüne oturur ve ay ile konuşurdu.

Onun ince bir ruhu vardı. Narin,kibar,samimi... benim tam aksimdi. Belki öz kardeşim değildi ama aynada baktığımda onu görüyordum ben. Bir inanışa göre aynaya baktığında kimi görüyorsan kalbin onunla bir atardı. Elimi kalbime koyup derin bir nefes aldım.

"Şu an nasılsın Mia? Umarım her neredeysen orada iyisindir."

Siyah kapı otomatik olarak açıldığında eve doğru yürümeye başladım. Evime değil,eve. Onun olmadığı yere evim diyemiyordumki ben. İlk geldiği günü hatırlıyorumda çok sevinmiştim. İsminin Mia olması beni şaşırtmıştıda. Nedenini babama sorduğumda 'onun adı yetimhaneye gldiğinde yani daha küçükken Mia'ymış kızım. Onu yetimhanenin önüne bırakan kişi sepetin içine bir not bırakmış isminin Mia olduğuna dair' dediğini hatırlıyorum. 

Neden ya da niçin bıraktı onu ailesi bilmiyorum ama... ama iyiki bırakmış diyorum. Bencilce biliyorum. Hemde ona yaptığım o şeylerden sonra ama... eğer onu annem ve babam evlatlık olarak almasalardı onun gibi bir kardeşim olmayacaktı. 

"Hanımım iyi misiniz?,"diyen Gül hanıma döndüm. Hiçbir şey demeden eve girdim. Annemlerin sesi oturma odasından geliyordu. Adımları hızlandırıp odama doğru ilerliyordumki annemin beni çağırmasıyla olduğum yerde durdum. Yavaşça ona doğru döndüğümde gözleri şaşkınlıkla açıldı.

"Ne? Ne oldu kızım sana böyle? Bu... bu gözlerini hali ne? Kim ağlattı benim güzel kızımı?,"diyip saçlarımı okşamak için elini uzatan annemin elini sakince tutup indirdim.

"İyiyim ben,"dediğimde büyükannem beyaz kemik gözlüklerini düzeltti ve tam karşımda dikilmeye başladı.

"Ne bu halin senin? Kim ne dedi sana? Neden bu kadar ağladın sen?,"dediğinde ona baktım. 

"Bugün ne babaanne?"

Bana anlamsızca bakarken hafiften sinirleniyordum.

"Bugün babaanne günlerden ne? "

"13 Haziran. Ne oldu? Bir şey mi vardı bugün?,"deyip anneme döndü. Annem ise kızıl saçlarını geriye atıp cıkladı. 

"Sanmıyorum anne yok bir şey,"deyip bana döndüğünde gözlerimi kapattım sinirle. 

"İyi misin?,"deyip kolumu tuttuğunda annemin kolunu indirip gözlerimi açtım. 

"Sadece... sadece beni yalnız bırakın tamam mı? Mümkünse ömür boyu yalnız bırakın,"deyip bir şey demelerine izin vermeden ikişer ikişer çıktım merdivenlerden. 

Hızla odama girip kapıyı kapatıp kilitledim ve sırtımı kapıya dayayıp aşağıya doğru kaydım. Dizlerimi kendime çekip kolum ile dizlerimi sardım. 

Ben bunu hakediyordum işte. Yalnızlığı,unutulmayı,değersiz bir eşya gibi bir kenara atılmayı... gözlerimden akan yaşlara engel olmadım bu sefer. Olamadım.

Saklı Krallık 2👑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin