Bazen her şey göründüğü gibi değildir. Bakmak ve görmek, bunlar aynı şey değildir. Kimi zaman beynimiz bize oyun oynar gördüklerimizi gerçek sanırız. Peki ya gördüklerimizin arkasındaki gerçekler?
Gördüklerimiz kimi zaman doğru olmayabilir bir ilizyon yada bir yanılsama? Belki de bir halüsinasyon. İnsan sahi, gördüklerinin kaçta kaçına inanır?
Siyah pelerinini düzeltip toprak yolda ilerlemeye devam etti. Birkaç örümcek ağını eliyle temizleyip dar ve pis koridordan geçti. Ellerini siyah elbisesine silip hızlı adımlarla yoluna devam etti.
Gözleri az ileride ki ışıkla hafif acısa da birkaç dakika sonunda artık alışmıştı.
Uzun zaman karanlıkta kalıp birden aydınlığa girdiğinde dengesi şaşmıştı.
Tepedeki küçük pencereden içeriye giren güneş ışığı sayesinde içerisi aydınlanıyordu.
Gözleri etrafı tararken az ileride düz bir mermerin üzerinde yatan kıza baktı. Yerden neredeyse yarım metre uzakta neredeyse solmuş teniyle öylece uzanıyordu.
Sahi ne kadar olmuştu burada bu şekilde yatalı?
Bir hafta?
İki hafta?
Bir ay?
Evet, evet bir ay olmuştu.
"Yerin altında zaman kavramımı kaybettim sanırım."
Diye mırıldandı kendi kendine.
Kızın solgun tenine baktı yaklaşarak. Bir...ölü gibiydi.
Bu düşünceleri beyninden silip attı. Öyle bir şey olamazdı.
Kimse değer verdiği birinin ölümünü ona yakıştıramazdı. Ne zaman olursa olsun o ölüm ona erken gelirdi. Oysa ölümün erkeni geçi olmazdı. Ölüm,tam zamanında gelir ve yaşadığın yol kadar taşıdığın belkide şu dünya üzerindeki en önemli emaneti alır giderdi.
Bu düşünceler aklında her an olsa da bu genç kızın ölümü düşüncesi sol yanına bir yumruk indiriyordu sanki.
Eli genç kızın siyah saçlarında gezinirken yüzünde bir tebessüm vardı. Eliyle yüzüne gelen bir tutam saçını kulağının arkasına sıkıştırdı.
Gözleri morarmış dudağını bulduğunda içinde bir yerler de bir yer sanki cız etmişti. Bu kıza karşı merhameti onun en büyük zaafıydı.
Bu zamana kadar korumuş ama artık onu gizliden de olsa koruması onun hayatını tehlikeye atıyordu. Derin bir iç çekip elindeki toprak kaptaki kendi hazırladığı merheme baktı.
Neredeyse bir aydır burada kızı iyileştirmek için çaba harcıyordu ve her geçen gün sanki çabalarının cevabını alamayacağını hissediyordu ve bu da onu korkutuyordu.
Elindeki toprak kapı kızın baş ucunda ki mermer taşa indirdi neredeyse bir metre kadardı boyu.
Toprak kabın içindeki merhemi genç kıza sürmeden ince bir kez daha karıştırdı. Bu, burada yetişen şifalı otlarla hazırlanmış bir karışımdı.
Bu karışımı yalnızca kadın şifacılar bilirdi. Genç kadın ise bir keşifinde kadim bir şifacı olan Sunya'nın kitabını bulmuş ve içindekileri yıllarını alsa da öğrenmişti. Yetmemiş kendi kendine deneyler yaparak bu uzun ömrünün bir kısmını da olsa faydalı bilgilerle doldurmuştu.
Derin bir iç çekip karıştırdığı merhemi karıştırmasıyla bıraktı.
Bakışları tekrar genç kızı bulunca yüzündeki şefkatli tebessüme engel olamadı. Gözleri tekrar merhemi bulunca toprak kabı eline aldı ve hemen kızın baş ucuna geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Krallık 2👑
Fantasy❕Kitap düzenlenmeye alınacaktır.❕ İlk kitabı okumanız şiddetle tavsiye edilir! Saklı Krallık'ın kaderi artık Mia ve arkadaşlarının omuzlarındaydı. Ya kurtaracaklar ya da yıkacaklardı. İyiler ve kötüler... bunlar her zaman vardı. Hep iyiler ve kötüle...