Gelen devlerle sertçe yutkundum. Bize doğru attıkları her adım ömrümden ömür alıyor,kalbim korkudan yerinden çıkıyor gibiydi.
Kendim için değildi bu korkum. Arkadaşlarım içindi. Onlara zarar gelir düşüncesi bile her bir hücremde deprem etkisi yaratırken bu durum gerçek olursa...
Başımı iki yana sallayıp bu düşüncelerden kurtarmaya çalıştım zihnimi.
"Yemek saati yaklaşıyor. Acaba kimi seçsek bu akşamki yemek için?,"diyen dev arkadaşına döndü. Arkadaşı ise zaten bize bakıyordu.
"Bence şu çocuğu alalım,"dediğinde Karan'ı gösterdiğini farkettim. Karan onlara ifadesizce baktığını gördüm. Bu olay benin şaşırtırken abimin sesi doldurdu küf kokulu zindanı.
"Hele bir dokunun ona... bakın sizi ne yapıyorum,"dediğinde devler ona döndü.
"O zaman seni alalım ilk. Bizim için sorun olmaz. Sonuçta hepinizin sonu o olacak,"diyip iğrenç bir kahkaha attılar.
"Hayır. Asıl ona dokunursanız sizi gebertirim. Beni alın. Arkadaşlarıma zarar vermeyin,"diyen Karan'a dolu gözlerle baktım. Dev,arkadaşına dönüp konuştu.
"Yemek zamanında bunu alın,"diyip Karan'ı gösterdi ve zindandan çıktı.
"Ona dokunmayın. Bakın bizi serbest bırakın. Kimseye bir şey olmasın. Bakın arkadaşlarımın kılığına zarar gelirse bu mağarayı yıkarım başınıza. Elimden sizi hiçbir insani güç kurtaramaz. Yol yakınken bizi bırakın!"
Dediklerim sadece güldü dev. Dişlerini göstererek gülmeye devam ederken gidip ağzına bir tane yapıştırmak için tutuşuyordum. Zindandan çıkıp kapıyı kilitledi ve hâlâ gülerek gözden kayboldu.
"Buradan bir kurtulayım size yapacaklarımdan sonra acaba bu şekilde gülebilecek misiniz?"
Dişlerimin arasından söylediğim bu cümlenin ardından taşı tekrar ayağımın üstüne koydum. Bir taş,tek şans!
Derin nefesler alıp verdikten sonra taşı hafifçe havaya attım ve sol ayağımla tam tepedeki taşı hedef alarak ona doğru fırlattım. Taşın gidişini nefeslerimizi tutup izliyorduk. Taş, güç engelleyici taşa çarptığında yere düştü. Gücümüzü engelleyen taşta yere düşüyordu. Yüzümde oluşan zafer sırıtmasıyla Şyan'a bakıp başımla onay verdim. Şyan kanadını yere düşmek üzere olan taşa doğru birkaç kere salladığında oluşan rüzgarla saçlarım havalandı. Taş yırtık ve eski bezlerin yanına düşüyordu ki İlknur ayağıyla bezi kendine doğru son anda zorda olsa çekmiş ve taş bezin üstüne düşmüştü.
İşin yarısı hallolmuştu. Tepedeki ufak pencereden güneşin batmasına çok az bir zaman kaldığını anlayabiliyordum ve bu akşam yemeği vaktine az kaldığının en büyük kanıtıydı.
"Şyan kurtulamabilir misin?,"diye soran Lodos'a baktım.
Şyan zincirlerden kurtulmaya çalışıyordu ama hiçbir işe yaramıyordu.
"Benim ölümüm size biraz zaman kazandırır. Lütfen buradan kurtulun,"diyen Karan'a öfkeyle baktım.
"Kapat o çeneni! "
Dediklerimle herkesin bakışının üstümde olduğunu hissediyordum ama ben gözümü Karan'dan alamıyordum.
"Sen ölmeyeceksin tamam mı? Kimse ölmeyecek! Buradan... buradan kurtulacağız. Ve bunu kimseye bir zarar gelmeden yapacağım. "
Karan'ın gözlerinde oluşan şefkat afallamama neden olmuştu.
"Mia. Sen çok önemlisin bizim için. Sen bu krallık için önemlisin. Senin için gerekirse ben can-,"dediğinde durdu onun durmasının nedeni benim hem ağlamam hemde bağırarak konuşmamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Krallık 2👑
Fantasy❕Kitap düzenlenmeye alınacaktır.❕ İlk kitabı okumanız şiddetle tavsiye edilir! Saklı Krallık'ın kaderi artık Mia ve arkadaşlarının omuzlarındaydı. Ya kurtaracaklar ya da yıkacaklardı. İyiler ve kötüler... bunlar her zaman vardı. Hep iyiler ve kötüle...