Arayış/Part2/

2.3K 258 21
                                    

Derin nefes alıp kalktım yerden. Saçlarımı elimle geriye atıp üstümdeki tozları silkelerken Kağan ve Bora'da ayağa kalkmıştı.

"Tamam bu olanlara anlam veremiyorum ama şu an önemli olan taşlar. Daha sonra bu konuyu düşünürüz,"diyen Bora'ya hak verip başımla onu onayladım.

"Haklısın şimdi yapacağımız tek şey taşları bulmak.

Dediklerimle Kağan'da başıyla beni onayladı. 

"Hadi gidelimde bulalım şu taşları,"deyip elini beline koydu Bora. Gözlerini kısmış az ilerideki tapınağa bakıyordu. Hâlâ buranın bir tapınak olduğunu sanmıyordum ya neyse. 

"Hadi gidelim."

Kağan'ın dedikleriyle yavaş adımlarla içeriye girdik. Onlarla aynı rüyayı görmem ne kadar mantıklıydı? Başımı iki yana sallayıp kendime geldim.  Bora'nın dediklerini yapmalıydım. Şimdi düsünmenin sırası değildi. Tapınağın merdivenlerinin önünde durduğumda aklımda rüyamda gördüğüm o anlar flim şeridi gibi geçiyordu. Derin bir nefes alıp etrafa bakmaya başladım.

Az ileride  duran çeşmeye doğru ilerlediğimde Koruma taşı yanıp sönmeye başladı. Şaşkınlıkla taşa bakarken gelen seslerle kaşlarımı çattım. 

"Herkes çabuk saklansın!"

Ama çok geç kalmıştım. Etrafımızı saran kırmızı gözlü kurtlar ile bizimkilere döndüm. Kağan o anda bir küfür mırıldandığında işlerin kötüye gittiğini anladım. Saklı Krallık'ta hiç kırmızı gözlü hayvan görmemiştim. 

"Görmeyeli nasılsınız prenses?"

Gelen sesle tapınağın girişine baktım. Bana alaycı bir üslupla bakan Arthur'un üstünde gezdirdim bakışlarımı. Bindiği beyaz kurtun sırtından inip kıyafetlerini düzelttiğinde sinirle ona bakan beni gördüğünde gülümsedi.

"Bir hoşgeldin yok mu prenses? Çok yoruldum biliyor musun? Buraya tırmanmak zor.  Güçlerimide kullanamıyoruz tırmanırken,"dediğinde ben ise şaşkınca Bora'ya bakıyordum. Ama biz buraya güçlerimizi kullanarak çıkmıştık.

"Bizim kadar güçlü olsaydın tapınağın gücüne karşı koyabilirdin."

Kağan ellerini göğsünün altında birleştirip Arthur'a sinice sırıttığında Arthur sinirle ona bakıyordu ardından derin bir nefes alıp yüzüne sinsi bir gülüş yerleştirdi.

"Ama ben de sizde olmayan bir şey var,"dediğinde parmaklarını şıklattığında beliren beş tane siyah taş ile gözlerimi kocaman açtım.

"Hadi ama! "

Kendi kendime konuşurken Arthur alayla bana bakmaya başladı.

"Ne oldu prenses hazretleri? Zorunuza mı gitti?,"dediğinde iki elimide yumruk yapıp ona doğru bir adım gidiyordumki Kağan beni kolumdan tutup geri çekti.

"Büyüyle yönetilen kurtlar var. Seni iki saniyede paramparça ederler. Böyle aniden dalma,"dediğinde gözlerinin neden kırmızı olduğunu şu an anlamıştım.

"Benim güzel kurtlarım ne kadar güzel hayvanlar bir bilseniz,"deyip yanındaki beyaz kurdun başını okşadığında kurda baktım. Kurtun keskin bakışları ise benim üzerimdeydi.  

"O taşları bize ver,"diyen Kağan oldukça sakindi. 

Arthur elini kurdun başından çekip ona baktı. Alayla yukarı kıvrılan dudakları,bakışlarındaki ezicilik o kadar yoğunduki.

"Hadi ya kim demiş bunu? Bu taşlar benim,"deyip avucundaki taşlara baktı ve bize döndürdü bakışlarını. Gözlerindeki nefret elle tutulur cinstendi. Bizden nefret ettiği açıktı. Bizimde ondan aşağı kalır bir yanımız yoktu bu nefret meselesinde.

Saklı Krallık 2👑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin