Hafif hafif esen rüzgar yağmurun kokusunu taşıyordu. Ağaçta geride kalan yapraklar ise hafifçe sallanıyordu rüzgarda.
Bakışlarını pencereden çekti Kraliçe Enva ve tamamen önüne döndü.
"Yağmur yağacak gibi."
Gelen sesle Kraliçe Enva hafif irkilsede belli etmeden kocasına döndü. Kral Kutsu ellerini arkasında bağlamış öylece karısına bakıyordu. Aklını karıştıran konuların varlığından haberdardı ama elinden bir şey gelmiyordu bu sorunları gidermek için.
Bunun çaresizliğiyle derince bir nefes çekti Kral Kutsu.
"Evet öyle görünüyor," dedi Kraliçe Minra neredeyse mırıldayan sesiyle.
Kral Kutsu gidip karısının tam karşısındaki sandalyeye oturdu. Masa büyük,uzun ve ahşap bir masaydı. Bu masa genel olarak toplantılar için kullanılırdı.
Ellerini masanın üzerinde birleştirirken gözleri hâlâ karısındaydı.
"Aklını dağıtan...," deyip bir an sustu Kral. Kraliçe Enva ise bu konuşmasının ardından kocasına çevirdi bakışlarını. Sonunda ne diyecekti deli gibi merak ediyordu.
"Konu her neyse bunun ağırlığının farkındayım Kraliçem. Onunla konuşmak istememeni de anlıyorum. Ama bu böyle nereye kadar gider? Ben korkmamayı senden öğrendim. Tıpkı oğlumuzunda öğrendiği gibi. Ve kızımızında kanına korkusuzluğunun karışması gibi. Bu duygunun aslında korku olmadığını da biliyorum," dedi Kral Kutsu karısına bakarken.
Gözlerindeki kararsızlığı buradan bile fark edebiliyordu Kral. Ve bu canını yakıyordu. Karısını hiç bu kadar düşünceli görmemişti bir konu hakkında. Bu kadar arada kalmış,çaresiz yıkılmak üzere...hiç görmemişti böyle bir durumda. Ve şimdi düşünüyordu da girmemesi de yeğlerdi.
"Onunla konuşmalısın nedenini sormalısın ve hayatım," dedi sonundaki kelimeyi yumuşak bir şekilde vurgularken.
"Ona zarar vermeyeceksin. O zamanlar çoktan geçti. Şimdi gidip konuş onunla. Yakında Kaya Zindanlarına gidecek. Ve bu şekilde hiç görmeyebilirsin."
Kraliçe Enva gözlerini kocasının gözlerine çıkardı. Öyle olur muydu gerçekten? Zarar vermeden konuşabilir miydi?
"Gücünü baskı altında tutabileceğine inanıyorum hayatım. Her ne olursa olsun ben yanındayım. Hemen kapının dışında tam arkanda."
Kraliçe Enva gözlerinin dolduğunu saklamak için başını yere eğdi. O kimsenin onundekolay kolay aglamazdı. Hayıt bu güçsüz olduğunu gösterdiği için değil,sadece kendini güçsüz hissettiği içindi.
"Hey," dedi yakınlarından bir ses. Kocasının yumuşak sesi doldururken kulaklarını kalbi bir kez daha huzur doldu.
Kral Kutsu çenesini nazikçe tutup kaldırdı Enva'nın.
"Benden gözyaşlarını gizlemek zorunda değilsin bunu biliyorsun değil mi?"
Tam önünde çömelip bir dizini yere değdirdi ve tekrar karısının gözlerinin içine baktı.
"Aslan benden gözyaşlarını saklama. Bu seni benim yanımda gucsuzlesiyirdu hissettirmesin. Bu omuz sen ağlayasın diye var. Bak sen ağlamayınca asli görevini yapamıyor," diyerek son cümlesinde işi şakaya vurdu. Kraliçe Enva başını kaldırıp gülerekk hafifçe Kral Kutsu'nun omuzuna vurdu.
"Ya,hadi oradan."
Gözleri hafifçe nemlenmişti Kraliçe Enva'nın.
"Sen demiyor muydun 'Ağlayınca çirkin oluyorsun' diye? Ne sen beni çirkin mi yapmak istiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Krallık 2👑
Fantasy❕Kitap düzenlenmeye alınacaktır.❕ İlk kitabı okumanız şiddetle tavsiye edilir! Saklı Krallık'ın kaderi artık Mia ve arkadaşlarının omuzlarındaydı. Ya kurtaracaklar ya da yıkacaklardı. İyiler ve kötüler... bunlar her zaman vardı. Hep iyiler ve kötüle...