Loş ışık kütüphaneyi kısmen aydınlatıyordu. Mumun titrek ışıkları adeta dans ediyor gibi görünüyordu. Kocaman kütüphanede bir kişinin nefes alışverişinden başka ses duyulmuyordu.
Açık olan pencereden gelen esinti başını masaya koymuş ve uyuya kalmış olan Anra'nın saçlarını hareket ettiriyordu.
Kaç gündür beri kendini kütüphaneye kapatmış bir yol arayan Anra'yı hiç kimse oradan çıkaramıyordu.Kaç gündür yemeden içmeden kesilmiş hiç ara vermeden sürekli bir çıkış yolu arayan Anra bir yandan da savaştan çok bunalmıştı neredeyse bir ay geçmişti ve Kraliçe Minra hâlâ ortalıkta yoktu ve babası da hâlâ Aydınlık Diyar'ın sarayında hapisteydi. Ve şu an tüm bunlar onu ilgilendirmiyordu tek derdi Mia'yı bulmaktı.
Aramadığı bakmadığı yer kalmamıştı.
Aynı şekilde gecesini gündüzüne katan bir kişide şu an Aydınlık Saray'ın kütüphanesinde uyuya kalmıştı.Her ikisi de farklı yerlerde, farklı düşünceleri paylaşan, tamamen birbirlerinden nefret eden bu iki kişi birbirlerinden tamamen habersiz günlerdir aynı kişi için varını yoğunu ortaya koymuş ve uykusuz kaç gündür kendilerini kütüphaneye kilitlemişlerdi. Lodos günlerdir Mia'yı arıyor ondan başka hiçbir şey düşünemiyordu.
Bir aydır onu arıyor ama hiçbir şekilde bir sonuca varamıyordu. Bundan kısa bir süre önce hastalanıp hastane kanadına kaldırılmıştı. Ama o iyileşmeden kalkmış ve kendini kütüphaneye kilitlemişti.
Dökülen hiçbir dil işe yaramıyor yolundan döndürmüyordu.
Kütüphanenin kapısı yavaşça gıcırdayarak açıldı. Küçük adımlarla içeriye giren Saye'nin gözleri Loş ışıkta dahi olsa masanın başında uyuyan Anra'yı buldu.
Gözlerini devirip yanına doğru ilerledi. Saçları yüzüne dökülmüş gözlerini kısmen kapatmıştı. Tam yanında duran Saye onun yüzünü inceledi bir süre. Yüzü bitik durumdaydı. Yüzü solmuş, göz altlarında morluklar vardı.
'Bu kadar değer mi?'
Diye düşündü içinden.
'Bu kadar değer miydi o kız için?'
Hangi cehenneme gittiğini bilmiyordu ama orada kalsa daha iyi olacaktı. O ortalıkta olmayınca işler bariz yolundaydı. Savaşta öne geçmiş psikolojik bir üstünlük kurmuşlardı.
Yakında her yeri kendi kontrolü altına alacak ve o istediği Dünya'yı kuracaktı.
Yüzünde oluşan sırıtmayı silmeden elini uzatıp Anra'nın kolunu dürttü. Birkaç defa daha aynı şekilde yapınca uyanmayacağını anlayıp adını seslendi. Birkaç sesleniş ve dürtmenin ardından uyandı birden bire Anra. Başında Saye'yi görünce gözleri kocaman açıldı.
Bir anda kalkıp Saye'ye sarılan Anra ile Saye şok geçiriyordu. O şoku ise Anra'nın dedikleriyle atlattı.
"Mia sonunda gelmişsin. Geleceğini biliyordum. Ben...ben...ben seni çok özledim."
Dediğinde Saye'nin sesi doldu kulaklarına.
"Ben Mia değilim."
Sesi oldukça keskin çıkan Saye'nin ses tonu bir o kadar da soğuktu. Anra bir anda ondan ayrılınca Saye'nin mavi gözlerine baktı.
Gerçekten de o değildi.
Mia ve Saye arasında gerçekten çok benzerlik vardı. Birbirlerine benziyorlardı ve Anra, onu loş ışığın aydınlattığı bu ortamda Mia'ya benzetmişti. Mia ile huyları hiç benzemiyordu Saye'nin bir de gözleri. Bir anlık, bir anlık dahi olsa geldiğini sanmıştı Anra.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklı Krallık 2👑
Fantasy❕Kitap düzenlenmeye alınacaktır.❕ İlk kitabı okumanız şiddetle tavsiye edilir! Saklı Krallık'ın kaderi artık Mia ve arkadaşlarının omuzlarındaydı. Ya kurtaracaklar ya da yıkacaklardı. İyiler ve kötüler... bunlar her zaman vardı. Hep iyiler ve kötüle...