Sorgu Mu?

1.5K 176 119
                                    

Lord Bunha'dan gelen  haberin doğruluğu kanıtlanmıştı. Evet Kraliçe Minra sınıra büyük bir birlik yollamıştı ama sadece orada duruyorlardı. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Eğer savaş istiyorsa başlatabilirdi neden birlik orada öylece duruyordu? 

"Sen... ne yapıyorsun burada?"

Elimdeki kılıcı temizlemeye birkaç dakika ara verip Lodos'a baktım. Onun kahve gözleri gözlerimi bulmuştu. Birkaç saniye bana baktı ve ardından yanıma oturdu. 

"Bir anda çekip gittin iyi misin?,"dediğinde gözlerimi tekrar kılıcıma çevirdim. Karan bana dersler vermişti ve artık eskisinden de iyiydim kılıç konusunda.

"Fazla önemli bir şey yok,"dediğinde Lodos dibime kadar girip bana bakmaya başlamıştı.

"Hadi ama beni kandırma. Neyin var?,"dediğinde derince bir nefes aldım.

"Sadece...,"dediğim an kapı hızla açıldı ve içeriye Saye girdi. 

"A burada olduğunu bilmiyordum Lodos. Biraz Mia ile konuşmak istiyordum. Şu gelecek olan savaş ile ilgili,"dediğine bu 'savaş' kelimesini son günlerde çok dillerine dolandığını fark ettim.

"Şu an müsait değilim Saye. Yalmam gereken şeyler var daha sonra gelsen olur mu?,"dediğimde yüzü anlık düşsede hemen toparladı.

"Tabii olur,"diyerek kapıyı yavaşça örttü.

"Sadece?"

Lodos'un dediğiyle anlamsızca yüzüne baktım.

"Sadece ne Mia? En son Sadece dedin ve Saye geldiği için konuşmadın. Ne oldu?,"dediğinde ondan başka bir yana baktım. Ona nasıl diyecektim? Hayır kendine güvenmediğimi düşüncekti. Güven olmazsa bir ilişki yürümezdi öyle değil mi?

"Yok aslında bir şey. Savaş için endişeleniyorum,"dediğimde bana sarıldı. O güzel kokusunu içime çekip gözlerimi kapattım.

'Sen de beni bırakma.'

Ayrıldığımızda o ayağa kalktı ve bana gülümseyerek baktı.

"Sanırım ben de gidip silahlarımı temizlesem iyi olacak ha ne dersin?,"dediğinde gülümsedim.

"Kolay gelsin sana,"dedim gülümseyerek. O ise hızla eğilip yanağıma bir öpücük kondurup geri çekildi ve kapıya ilerledi.

"Bars yokken seni sık sık öpmeliyim,"dediğinde kahkaha attım.

O son kez bana dönüp gülüşüme gülümseyip odadan çıktığında yüzümdeki gülümseme soldu.

"Ona niye anlatmadın?"

Gelen sesle yerimden sıçradım. İrkildiğim için elimden düşen kılıçın tiz  sesi kulağımı doldururken arkamı döndüm. 

"Saw?"

"Mia?"

Yanıma oturup bana bakmaya başladı. Buz mavisi gözleri bir şeyler anlamak istercesine yüzümde gezinirken bunu yapamayacağını bilsemde aklımı okuyacak olmasının endişesiyle önüme döndüm.

"Neden söylemedin?"

"Neyi kastdettiğini bilmiyorum,"diyerek kılıcımı yerden alırken o konuşmaya başladı.

"Hadi ama Mia. Beni kandıramazsın. Ben Lodos değilim kolay kolay kanmam sana. Ne oldu? Neyin var? Neden ona neyin seni bu kadar harap ettiğini söylemedin?,"dediğinde yutkundum. Biliyordu... Her şeyi biliyordu.

"Sen biliyorsun...,"dedim kısık çıkan sesimle.

"Ben Gölge'yim Mia. Boş yere ırkımız bu ismi almamış öyle değil mi? Karanlıkta gölgelerin içinde gezeriz bazen karanlıkta yapılan en kötü anlaşmaları bile biliriz,"dediğinde başımı yere eğdim.

Saklı Krallık 2👑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin