33.Bölüm Yaralı Çocukluk

11.2K 635 197
                                    


Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü anam
Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu anam
Anam doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu anam
Ben yürürdüm anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam
Çocuğudum anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı öngördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti anam
Tükenmez borcum var anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı anam
Veysel der kopar mı analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü anam
Aşık Veysel

Annemiz çocukken düştüğümüzde yaralarımızı saran, babalarımızla aramızda köprü olan, ilk aşk acımızda bizleri sarıp sarmalayan, yemeyen yediren, giymeyen giydiren, hiç bir menfaati olmadan seven tek gerçeklerimizdir.

Annelik bir kadına verilmiş en kutsal şeydir. Her kadın daha çocuk yaşta tadar annelik duygusunu, bir kadın çocuğu ilk karnında değil kalbinde yaşatır.

Ayça bu hayatta ne evlat olmayı, ne eş olmayı nede anne olmayı başaramamıştı. Şimdi bunu karşısında ona "Asıl Sen Kimsin"diyen oğluyla daha iyi anlamıştı. Ama burnu düşse yerden almayacak olan karekteri bunu kabul etmesine asla izin vermiyordu.

Leyal tam karşısındaki kadına cevap verecekken, günlerdir özlemini duyduğu adamın sesi ile sanki olduğu yerde çakılıp kalmıştı. Ne arkasını dönebiliyor nede yumduğu gözlerini açabiliyordu.

Giray'ın aniden gelmesi ile girilen şoktan ilk kızkardeşi Ezgi çıkmıştı, ve o andan itibaren bir saniye daha beklemeden boynuna atlayıp sıkıca sarıldı. Ve kaç gündür anneannesi üzülmesin diye, içine akıttığı göz yaşlarını artık serbest bırakmıştı.

"Abimmmm babammm sığındığım limanım arkamdaki koca dağım. Geldin. Sen sapasağlam bize evine geldin. Çok korktuk, biz sen yokken çok korktuk. Geri dönmüyceksin, bizi sensiz kolsuz kanatsız bırakacaksın diye çok korktuk."

Giray'ın boynuna sıkı sıkı sarılıp başını göğsüne dayayan kız kardeşinin sözleri ile gözleri dolmuştu.

"Şşşş geçti güzelim, ağlama artık, ben buradayım. Hadi şimdi izin verde annemin yanınada gideyim."

Genç kız abisinin sözlerinden sonra hafif geri çekilip iki yanağından kocaman öpüp onu serbest bıraktı.
Ayça hanım kızının kollarında konuşan oğlunun sözleriyle biran sevinmişti. Ama bir kaç saniye sonra nasıl yanıldığını çok iyi anlamıştı.

Oğlu anne diyerek kendi annesinden bahsetmişti. Demek artık kendisini anne olarak bile görmüyordu. Anlaşılan onun için bundan sonra, sadece nüfus cüzdanında ana adı yerinde yazan bir isimden ibaret olacaktı. Ama kadın bu seferde bu olanlardan kendini değil annesini mesul tutmaya başlamıştı.

Eğer annesi çocuklarını bu kadar sevmeseydi, onlarda ona o kadar çok bağlanmayacaktı. Ve canı isteyip, anne olduğunu hatırladığında çocuklarıda sırf ondan sevgi görebilmek için kollarına koşa bileceklerdi. Ama maalesef annesi bunu elinden almıştı. İşte kadının ruhu gibi düşünceleride bu kadar kirliydi. Şimdide kendi yetmiyormuş gibi birde gelin diye bu kızı sarmıştı başına.

Ama bu sefer başka birinin daha oğlunun sevgisini çalmasına asla izin vermeyecekti. Ona göre o sevmesede çocukları onu sevmek ve dinlemek zorundaydı, çünkü o onların anneleriydi saygı duymak mecburiyetindelerdi diye düşünüyordu, kadın hastalıklı bir şekilde.

RUHUM SENİ SEÇTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin