53.Bölüm Acı Çeken Kadınlar

5.1K 515 194
                                    

Sesler insanın beynin içinde çığlık çığlığa bağıran sesler. İnsan herşeyi yoksaysa bile beyninin içindeki sesleri yoksayamıyordu. Ya vicdanında ki sesler!!!

Emel öyle bir araftaydı ki şimdi ne beynindeki sesler nede vicdanındaki sesler susmuyordu. Yenilmişti. Genç kız bitmeyen hırsına yenilmişti. Ve bu yenilgide tek kaybeden de kendisi olmamıştı. Babası bu hayatta ki en büyük destekçisi onun yüzünden belkide yıllarını şerefini namusunu adadığı mesleğinden olacaktı.

Yaptığı affedilir gibi bir şey değildi. Kandırıldığı gerçeğini öğrendiği an herşey için çok geçti. Şimdi bunu soğuk buz gibi odada tek başına kaldığında iyice anlamıştı. Peki bugün kaybettikleri o çok övündüğü aşk dediği şeye değmişmiydi. Belki kaybeden tek kendi olsaydı değmişti derdi.

Ama kendi ile birlikte aileside kaybetmişti. En çokta vicdanının üstüne ağır bir şekilde binen yük yakıyordu canını. Babasının yıllarca sırf bu vatan için canını bile gözünü kırpmadan savaştığı insanlarla bir olmuş, onca şehidin kanını kendi eline bulaştırmıştı. Böyle bir aptallığı nasıl yapmıştı. Tamam babası kadar vatansever değildi ama sonuçta o hem bir Türk kızı hemde asker bir babanın evladıydı.

Nerden bilebilirdi ki o kadının bir ajan olduğunu. Kadın onu çok büyük aptal yerine koymuştu. Gerçi öyle bile çıkmamış olsaydı ne olacaktı ki. Sanki hırsına yenilip Leyal'i kaçırmalarına yardım ettiğinde ne olacağını bekliyordu. O kıza kötülük yapacaklarını bilmiyor muydu? Biliyordu!!! Ama öfkesi ve aşkı gözünü o kadar çok karartmıştı ki o zaman göremediklerini şimdi onca insanın kanı elime bulaşınca görebiliyordu.

Düşündü eğer öyle olmasaydı şimdi Leyal'in kaçırıldığına bu kadar çok üzülür müydü? Bilmiyordu!!!

Emel düşüncelere öyle bir dalmıştı ki kapının açılma sesi ile kendine gelmişti. Sonrada başını eğdiyi yerden kaldırmış gözlerini içeriye giren kişilerin üzerinde gezdirmeye başlamıştı. En son gözleri öyle bir gözde durmuştu ki o gözler sanki ölseydim de bu günleri görmeseydim diye bas bas bağırıyordu.

Daha bir hafta önce dağ gibi dimdik ayakta duran babası gitmiş yerine sanki ölmüşte sadece geriye bedeni kalmış biri gelmişti.

Albay Suat Meriç, sadece bir günde dağ gibi adamın omuzları çökmüş,ruhu bedenini terk etmiş, geriye sadece bir et yığını kalmıştı. O ki yıllarca bu vatan için canını bile hiçe saymış, onca ölüm, onca kahbelik görmüş adamdı. Ama adamı hiç biri bu zamana kadar yıkamazken kendi canından kanından birinin ihaneti yıkmıştı.

Kızı aşk dediği bir saplantı uğruna hem kendini yakmıştı, hemde onun onurunu ayaklar altına almıştı. Biliyordu bu saatten sonra başına gelecek herşeyin farkındaydı. Prosedür gereği olan yazı bir kaç güne eline ulaşır ordudan ihraç edildiği kendisine haber verilirdi. Zaten öyle olmasa bile onun bu üniformayı taşımaya artık yüzü yoktu.

Sonuçta karşısındaki sandalyede oturan kendi canı kendi kanıydı. Ortada vatana ihanet söz konusuydu. Bunun hiç bir şekilde izahı olamazdı. Öğrendiği saatten itibaren şehit verdiği bütün arkadaşlarının yüzleri gözünün önünden bir türlü gitmiyordu. Sanki onlara kurşun sıkılan ellerden biride kendi eliymiş gibi hissediyordu.

Son defa insiyatifini kullanmış kızının sorgusuna katılmak istemişti. Çünkü en az görünmez camın ardında karısının nerde olduğunu merak eden adam kadar o da merak ediyordu. Genç adam karısının yerini merak ederken kendisi niye böyle bir hainlik yaptığının sorusunu arıyordu.

"Evet Emel Meriç öncelikle ben Özel Hareket Başkomiseri Sinan Doğan sorgunuza katılmamı bir arkadaşım özellikle benden rica etti. Şimdi sizi dinliyorum. Alina denilen kadınla nasıl tanıştınız ve Leyal nerede?"

RUHUM SENİ SEÇTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin