66.Bölüm Bilinmez Gece

4.4K 412 90
                                    

Ne güzel söylemiş Orhan Baba "hatasız kul olmaz hatamla sev beni" diye.

Ama işte bazende yapılan hataları, ağızdan çıkan sözleri affetmek ve onu unutup kabullenmek o kadar kolay olmuyordu. Keşke geleceği görebilseydikte ağzımızdan çıkan cümlelerin ilerde bize nasıl döneceğini bilebilseydik.

Giray yazdığı mektupla karısını ne kadar çok incittiğini ona sunduğu her bakışında gayette güzel anlıyordu. Ama o zamanlar başka çaresi yoktu ki. Sırf ilerde daha çok üzülmemesi için ondan nefret etmesi lazımdı. Ve şuan  görüyordu ki bunu fazlasıyla başarmıştı.

Gerçi karısının gözlerinde en ufak nefret emaresi yoktu. Bakışlarında sadece bolca kızgınlık ve kırgınlık kol geziyordu. Bunuda sonuna kadar hakkettiğinin farkındaydı.

Uzun zaman sonra ilk defa tamamladığını hisseden yaşlı kadın bütün sevdiklerinin yeniden aynı sofranın etrafında toplanmasından çok mutluydu. Sonunda ilk göz ağrısı sapa sağlam onlara geri dönmüştü. Ama sanki torunu gittiği gibi geri gelmemişti. Bu sefer çok farklıydı genç adam. Halbuki onca zaman sayısız göreve gitmiş gelmişti. Fakat sanki torunu bu dönüşünde başka biri olarak dönmüştü.

Acaba oralarda ne yaşamıştıda evladının bakışlarına acı yerleşmişti. Yaşlı kadın sevdiklerinin eksiksiz yanında olmasına ne kadar çok sevinsede, sofradaki gergin ortamdanda bir o kadar rahatsızdı. Her ne kadar yüzleri gülüyorsada çoğunun içinde fırtınalar kopuyordu. Aslında hepsininde aklında tek bir soru vardı "neden".

İşte hepsi bunu gerçekten de çok merak ediyordu. Timdekiler en kısa zamanda toplandıklarında herşeyi öğreneceklerini biliyorlarken, diğerleri Giray anlatmadan gerçekleri öğrenemeyeceklerinin farkındaydılar.

Altan bey sabah aldığı telefonla, neredeyse o sinirle soluğu burda alıp karşısında oturan adamın suratını dağıtacaktı. Gerçi içinden hala bu isteği bastırmıyor değildi. Ama işte sevgili karısı onu salondaki koltukta yatırmakla  tehdit ettiğinden mecbur eli kolu bağlıydı. Diğer sebepte elbette babalarına yeni kavuşmuş iki minik ufaklıklardı. Buraya geldiğinde beri çocukların babalarının her hareketini hayranlıkla izlediklerinin farkındaydı. Zaten şimdilik susuyorsa  karısının koltukta yatırma tehdidi değil, ufaklıkları daha fazla üzmemek içindi. Elbet oda şimdilikti. Nasıl olsa Giray efendi ile yalnız kalacaklardı. İşte o zaman üç yıl boyunca kızının gözünden akan her bir damla gözyaşının hesabını ondan soracaktı.

Yoktu öyle istediği zaman kırıp döküp sonrada hiçbir şey olmamış gibi elini kolunu sallayarak çıkıp gelmek. İçinden dua etti Altan bey  mantıklı bir açıklama yapması için, yoksa bu sefer ne onun elinden kurtulabilir nede kızı gibi gördüğü arkadaşının emaneti eskisi gibi olabilirdi.

Hayat zaten  bu kadar tuhafken biz insanlarda yaptıklarımızlada, iyice içinden çıkılmaz bir hale getirmek için elimizden geleni yapıyorduk.

Sofrada garip bir sessizlik hakimdi. Aslında herkes konuşmak istiyor fakat ilk kim söze başlıyacak karar veremiyorlar gibiydi. Bu sessizlikten iki ufaklıkta nasibini alıyordu. Normalde asla susmayan ikili yaşlarının küçük olmasına rağmen ortamdaki gerginliğin farkındaydılar. Ama ne olursa olsun bugün hiçbir şey onların keyfini bozamayacaktı. Onca zaman bekledikleri babaları nihayet gelmişti, artık onlardan daha mutlu kimse yoktu.

Giray gecenin başından beri masadaki herkesi gözleri ile tek tek inceliyordu. Onun yokluğunda ne çok şey olmuştu. Kız kardeşi can dostu ile evlenmiş, Kemal ile Firuze ilişkilerini baya ilerletmişti. Peki Murat'a ne demeliydi arkadaşı sonunda yalan aşktan kurtulup,gerçek aşkla tanışmıştı. Gözleri çaprazında oturan adamla karşılaşınca içi birden buz gibi olmuştu. Altan abisi geldiğinden beri sanki kendisini köşeye çekip yumruğu yüzüne geçirmek için an kolluyordu. Adamın bu isteğine birden gülesi gelmişti. Çünkü kendiside bir aynanın karşısına geçip kendini yumruklamayı çok istiyordu.

RUHUM SENİ SEÇTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin