Herkesin yaşadıkları ile olan imtihanı farklıdır. Kimi her ne olursa olsun kalıp savaşır, kimide savaşamayacak kadar yorgun olduğu için çekip gider. Ne kalanı kaldı diye suçlamaya hakkımız vardır, nede çekip gidene niye gittin demeye.
İşte o gün kimsede Leyal'e neden gidiyorsun demedi. Elbette içlerinden biri kişi hariç. Giray karısının ağzından "Gidiyorum" kelimesini duyar duymaz sanki vücuduna bir kurşun yemiş gibi olmuştu. Daha karısı açıklamasını yapmadan mutfakta fırtına koparmaya başlamıştı.
"Gidiyorsun demek. Peki bana sordun mu gitmek için?"
"Sormam gerektiğini düşünmedim."
"Öylemi!! Leyal hanıma bakın siz, sorması gerektiğini düşünmüyormuş. Bana bak kızım bana, gözlerime sen benim anca bir nefes uzağımda olabilirsin. İzin vermiyorum anladın mı benden gitmene izin vermiyorum.""Senden izin istediğimi söylemedim. Farkındaysan gidiyorum dedim, "gidebilir miyim?" diye sormadım. Hem sen daha cümlemin sonunu dinlemeden ne parlıyorsun ki?"
"Cümlenin sonu beni ilgilendirmez beni dediğin gitmek kelimesi ilgilendirir ve dediğim gibi benim yanımdan bir nefes kadar uzağa gidemezsin."
İkili arasındaki konuşmaları araya girmeden dinleyen üç kadından, en çok gitme işine sevinen elbette Ayça hanım olmuştu. Kız sonunda akıllılık etmiş o uğraşmadan gidiyordu.
"Bence Leyal en doğru kararı verdi Giraycığım. Zaten bu koşullar altında burda kalması doğru değildi. Sende kızcağızı rahat bırakta kararına saygı duy."
Ezgi annesinin olur olmadık yere hayatlarına müdahale etmesinden dolayı sıkılmıştı. Aynısını dün gece herkes yattıktan sonra odasına gelip anlattıkları ile kendisinede yapmıştı. Geceden beri hala duyduklarına inanamıyordu. Eğer annesinin söylediklerini abisi yada anneannesi duymuş olsalardı, adı kadar emindi şuan burda taşı taş üstüne koymazlardı.
Ne demişti sevgili annesi Ateş gibi bir adam onların ailesine uygun değildi. Hem asker adamdan koca olmazmış. Abisinden örnek almalıymış, aylarca yalnız kalmak kolay değilmiş. Birde utanmadan annesi, kocası görevdeyken gözünün mutlaka doğal olarak başkasına kayacağını söylemişti. Öp öz annesi böylesi çirkin birşeyi kendi kızına yakıştırmıştı.
O yüzdende onun için en uygun insan kocası olacak adamın ortağının oğlu imiş. Hem zengin hem yakışıklı hemde iyi eğitimliymiş. Bunlara sahipse geriye kalan şeylerin pek önemi de yokmuş. İşte yıllardır Ezgi'nin acaba bir gün bizde herkes gibi anne-kız olabilir miyiz diyerek, umutla beklediği annesi işte böyle sığ düşünceli bir varlıktı.
Genç kız geceninde etkisi ile kimsenin ondan bekleyemeceği bir şekilde sesini yükselterek abisinden önce davranmıştı konuşmak için.
"Bence sen bu işe karışma anne. Bırakalım karı koca problemlerini kendileri halletsinler. Ayrıca lütfen sanki gerçekten de bizi düşünüyormuş gibi yapmayıda bırak. Çünkü inan hiçte inandırıcı değilsin."
"Bana bak küçük hanım sizin ikinizinde ben başını çok boş bırakmışım. Hem ikide bir karı koca deyip durmayın, inan çok komik oluyor."
"Bak bunu sana son defa söylüyorum, senin bunu kabul edip etmemen inan umrumda bile değil, Leyal benim karım ve bu ben ölesiye kadarda devam edecek."
"Evet karın ama eski karın. Ayrıca bu kız ailemize sürekli bela getiriyor. Nasıl bir ailesi varsa artık,amcası olacak herif, kendi öz yiğenini ona buna peşkeş çekiyor."
"Yeter!! Susuyum susuyum diyorum da artık sen adamda sabır bırakmıyorsun kızım. Bak eğer böyle devam edip çocuklarımın huzurunu bozmaya devam edeceksen geldiğin gibi o kıymetli kocana geri dön. Ha yok ben evlatlarımla onca zamanın acısını çıkaracağım diyorsanda başımızın üstünde yerin var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUM SENİ SEÇTİ
General Fictionİyi adamlar yanlızlıktan ölüyor,İyi kadınlar ise kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken...... Dostoyevski Giray karşısındaki kadınların istediği herşeyi kabul etmişti ama onunda bir şartı vardı şimdi bunu söylemeliydi ki ilerde olacakların ö...