35.Bölüm Ateş Böceği

10.1K 601 129
                                    

Bazen bazı anlar olur ki duygularımızıda kafamızdaki sorularıda alıp çekip gitmek isteriz. Leyla'de tam şuan hissettiği bu düşünce ile büyük bir yol ayrımındaydı. Giderse olacakları o kadar iyi biliyordu ki. Kaybedecekti. Hemde sadece aşık olduğu adamı değil!

Ailem dediği insanlarıda kaybedecekti. Kalırsa da kendisine olan bütün saygısını yitirecekmiş gibi hissediyordu. Kafasını kaldırıp masadakilerinin üzerinde gözlerini tek tek dolaştırmaya başladı. Eskiden beri etrafındaki insanları gözlemlemek onun en büyük hobisi gibi bir şeydi.

Gözleri ilk can arkadaşına ve Ateş abisine takılmıştı. İkili sofraya oturduklarından beri birbirlerine kaçamak bakışlar atıp duruyordu. İkiside o an  gözlerine o kadar şeker göründü ki. Giray ile böyle olmak için herşeyini gözünü bile kırpmadan verebilirdi.

Sonrada gözleri tıpkı onun gibi arkadaşını izleyen kadına takıldı. Kadının bakışlarında ikisininde ilişkilerini onaylamayan bir bakış vardı. Hatta kadının gözleri ne zaman Ateş'e değse ona baktığı gibi iğrenerek bakıyordu. Leyal bu bakışlardan sonra artık emindi. Bu kadının çocukları ve mutlulukları umrunda bile değildi.

Kadının niyetinin sadece onları istediği gibi yönetip tıpkı kendisi gibi mutsuz etmekti. Evet Leyal kadını ilk gördüğü andan itibaren gözlerinden taşan mutsuzluğu tek seferde anlamıştı. İşte bu yüzden kadının kendi evlatlarıda olsa onların mutluluğuna dayanamadığı o kadar belliydi ki.

Eğer çekip giderse başta bu kadın olmak üzere, birçok kişiyi  buna sevindireceğine adı kadar emindi. Daha sonrada gözleri aşkın eş anlamı olan kocasının derin mavilerine takıldı. Demekki o masadakileri izlerken, kocasıda onu izliyordu. İkili bir süre önlerindeki yemeğe dokunmayarak birbirlerini izlediler.

Sonrada kulaklarına gelen öksürme sesi ile kendilerine gelip sesin kaynağına başlarını çevirdiler.

Ayça hanım sofraya oturduğundan beri gözlerini kızı ve Ateş denilen çocuktan ayıramamıştı. Kızıda oğlu kadar  aptaldı. Oda gitmiş tıpkı abisi gibi dengi olmayan birine gönlünü kaptırmıştı. Ama oğlunun yaptığı hatayı onunda yapmasına asla izin vermeyecekti. Bu yüzden önlemini en başından alacaktı. Kızı için planları çok farklıydı. Kırk yılda kızının ona bir hayrı dokunacaktı. Mutlu olmasıda nasılsa çok önemli değildi.

"Eeee Ateş sende oğlum gibi Binbaşımısın"

Ateş geldiğinden beri kendisine garip bir şekilde bakan kadının sorusu ile gerilmişti. Gerçi soruda bir tuhaflık yoktu. Sadece kadının soru sorma şekli biraz farklıydı. Yinede karşısındaki hem bir kadın hemde ne olursa olsun sevdiğinin annesi olarak, onun yaptığını yapmamış gayet içten bir cevap vermişti.

"Hayır efendim maalesef. Giray ile aramızda kıdem farkı var. O benden daha kıdemli olduğu için kendisi bizim Binbaşımız."

"Anlıyorum! Peki ailen onlar buradalar mı? Ne işle meşguller kendileri?"

Ezgi:
"Anne!!! Şimdi sırasımı bunları konuşmanın?"
"Aaa niye sırası değilmiş kızım. Ben sadece arkadaşınızı merak ettim sordum. Ne varki bunda?"

Giray:
"Sence bunu sormak için çok geç kalmadın mı? Mesela bir on beş sene kadar. Malum artık hepimiz neyin doğru neyin yanlış olduğu zamanları çoktan geçtik. Sen farkında değilsin ama biz büyüdükte. O soruyu biz daha küçükken doğruyu yanlışı ayırt edemediğimiz zamanlar sormalıydın."

"Ne derler oğlum geç olsunda güç olmasın. Ayrıca alt tarafı bir sorudan buralara kadar gelmeniz beni üzüyor inanın."

Giray annesi olacak kadın ile yapacağı konuşmayı, sırf anneannesi biraz daha toparlansın diye birkaç gün daha geciktirmeye çalıştıkça, karşısındaki patlaması için bütün sınırlarını zorluyordu. Ama emindi bu şekilde daha devam ederse, fırtınanın kopması çok yakındı.

RUHUM SENİ SEÇTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin