Mutluluk dünyada bir insanın başına gelecek en güzel duygu değilmiydi? Peki kim istemezdi ki mutlu olmayı, helede bu mutluluğu sevdikleri ile paylaşmayı. İşte Leyal'de istemişti bunu hemde o kadar çok istemişti ki.
Leyal! Yağmurlu bir Kasım ayında ismi Güneş olan bir kadının kucağına aldığı ışığıydı. Güneş bu hayatta kimsesi olmayan gencecik bir kızken, şimdi dünyalar güzeli bir bebeğin annesi, mert bir adamın karısı, pamuk gibi bir anne ve babanın evladıydı.
Bunca yıldır kimsesi olmayan Güneş kızın artık bir ailesi bir yuvası vardı. İşte bu sıcak yuvasına rabbi dünyalar güzeli birde evlat bağışlamıştı. Daha Allah'ından başka ne isterdi ki. Sadece bu mutluluğunun bir ömür sürmesinden başka.
Ama işte herşey istemekle olmuyordu. Karanlık bir gece vakti kucağına aldığı kızının ismini Leyal koyan kadının mutluluğu sadece sekiz yıl sürmüştü. Bu dünyaya terk edilmiş bir bebek olarak gelen Güneş kız, hiç istemesede bu dünyaya yanında aşık olduğu tek adam, karnında daha altı aylık olan oğlu ile yine bir gece vakti veda edip gitmişti. Geride ilk göz ağrısı biricik kızını bırakarak elbet.
Kızlar annelerinin kaderini yaşar diye boşuna dememişlerdi. Leyal'de hiç istemesede yaşamıştı annesinin kaderini.
Genç kız evine döneli tam üç gün olmuştu. Ama bu üç gün içinde kocasını sadece bir kez oda onu evine bıraktığı zaman görmüştü. Akşam geleceğini söylemiş fakat son anda çıkan operasyon ile gitmek zorunda kalmıştı. Aslında oda kocası yokken Ankara'ya ailesinin yanına gitmek istemişti. Kardeşi ile ne kadar görüntülü konuşup iyi olduğunu görse de, gözüyle görmeden içi rahat etmeyecekti. Fakat kaçırılması ile ilgili soruşturma henüz bitmediği için bulunduğu yerden ayrılması yasaktı.
Genç kızda el mecburen denileni yapmış ilçede kalmıştı. Ama yinede aklı sürekli Ankara'da idi. Yalnız çok şükür ki Ezgi bir kaç gün daha toparlandıktan sonra buraya onun yanına anneanneleri ile birlikte gelecekti. Genç kız mutfakta bir taraftan akşam için yemek hazırlarken bir taraftanda parça parça yaşadığı olayları düşünüyordu. Daha bir hafta önce bugün bu saatlerde arkadaşının düğünü için hazırlanıyordu.
Ama hayat o kadar tuhaftı ki insanın bir saniyede bile hayatını değiştire biliyordu. Sunam canım arkadaşım dedi genç kız kendi kendine konuşurken. Kızcağızın en güzel günü yaptığı yanlış seçimden dolayı berbat olmuştu. Fakat eskilerinde dediği gibi zararın neresinden dönersen kar kardı. Arkadaşıda çok şükür ki o pisliğin gerçek yüzünü son anda bile olsa öğrenmişti.
Kocası onu eve bırakırken düğün günü salonda bıraktığı telefonunu da ona geri vermişti. Kızda o gider gitmez önce arkadaşı Ezgi'yi sonrada Suna'yı aramıştı. Arkadaşının sesinden anladığı kadarı ile azda olsa ailesinin sayesinde başına gelen olayı atlata bilmişti. Ama yinede uzun süre bunun izlerini kalbinde taşıyacağına emindi.
Zaten arkadaşı erkeklere zor güvenen biriydi. Şimdi uzun bir süre tamamen kendini kapatacaktı bütün erkeklere. Ama tabikide kendisi buna asla izin vermeyecekti. Onur abisinin arkadaşını ilk kez gördüğünde verdiği tepkiden ondan baya etkilendiğini anlamıştı. Oda bunun üzerine gidecek ve Allah'ın izniyle de bu ikiliyi bir araya getirecekti. O sadece ufacık bir kıvılcım çakacaktı. Eğer kaderlerinde bir olmak varsa zaten çaktığı kıvılcım ateşe dönüşecekti yani inşallah.
İki dost uzunca süren konuşmanın sonunda en kısa zamanda Suna'nın yanına gelmesini kararlaştırarak telefonlarını karşılıklı kapatmışlardı.Leyal pilavın altınıda kapatıp demlenmesi için üstünüde örttükten sonra, bu seferde karnıyarığın yanına en çok yakıştırdığı cacığı yapmak için buzdolabından yoğurt, salatalık ve taze nane çıkarmıştı. Malzemelerin hepsini tam tezgaha koymuştu ki kapının çalan zil sesi ile ellerindekini hızlıca masaya koymuş, sonrada mutfaktan çıkarak hızlı adımlarla çalan kapıyı gidip açmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUM SENİ SEÇTİ
General Fictionİyi adamlar yanlızlıktan ölüyor,İyi kadınlar ise kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken...... Dostoyevski Giray karşısındaki kadınların istediği herşeyi kabul etmişti ama onunda bir şartı vardı şimdi bunu söylemeliydi ki ilerde olacakların ö...